Yıl 1983, Almanya’da Tutlingen’deyim, bir iş seyahati dolayısıyla. Tutlingen bilindiği gibi Almanya’da tıbbi cihazların üretildiği fabrikaların olduğu bir merkez. İş görüşmelerinde sorunlar yaşanıyor. Yorgun bir günün sonunda otele gittim. Mevsim kış. Odanın camı açık uyuyakalmışım. Ertesi gün uyanıyorum. Sol kolumda şiddetli, dayanılmaz bir ağrı. Kolum ve elim kıpırdamıyor. Panik içindeyim...
Orada yaşayan bir doktor arkadaşı aradım. Kendisi anestezi ihtisası yapan bir Türk. Dr. Abdurrahman Uras. Hemen geldi. İş görüşmesi yaptığımız firmanın sahibi Troy da geldi. Beni hemen bir doktora götürdüler.
Doktor olayı çok basit değerlendirip, dışardan koluma sürülecek pomatlar verdi. İşin ciddiyetinin ve çektiğim acının farkında değil.
Troy ve Dr. Abdurrahman’dan rica ettim, beni bir nöroloğa götürdüler. Nörolog da üstünkörü muayene etti. Daha önceki doktora da doktor olduğumu söylememiştim, ama dayanamadım, nöroloğa “Ben doktorum, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanıyım, refleks çekicini alabilir miyim?” dedim. Kendimi o acılar içinde muayene etmeye başladım. Kolda refleksler kaybolmuştu. Duyu ve güç yoktu. Bir kalemi dahi sol elimde tutamıyordum.
“Sorun boyundan kaynaklanıyor, boyun fıtığı olma ihtimalim yüksek, beni acilen hastaneye götürün” dedim.
Hastaneye gittik. Koldaki acı sevgili Reha Muhtar’ın “acı var mı acı”sı nın çok çok üstünde. Kolum kesilsin ve bu acıdan kurtulayım istiyorum.
Hastanede acile aldılar, bir boyun röntgeni çektiler.
Ağrı kesici zararlı
Bana hemen morfin yaptılar. Ağrı bir süre kısmen azaldı ve beni hastaneye yatırdılar. İki saat kadar ağrısız bir dönem geçirdim. Fakat sonra ağrılar tekrar aynı şiddetiyle başladı. Hemşireyi aradım, doktoru çağırmasını söyledim. Birazdan hemşire dolu bir enjektör, tebessüm eden bir yüzle odaya girdi. “Enjektörün içinde ne var?” dedim. Aldığım cevap morfindi.
Hemşireden enjektörü istedim,enjektörü karşıdaki duvara fırlattım. Hemşire panik içinde odadan çıktı. Birazdan 3-4 doktorla odama geldi. Doktorlara benim çıldırdığımı söylemiş. Alman doktorlara bana yardımcı olan Doktor Abdurrahman Uras vasıtasıyla “Bende boyun fıtığı var, her ağrım var dedikçe morfin yapmamalısınız. Bu, tedavide yararlı değil, zararlı” dedim.
Burada değinmeden geçemeyeceğim. Halen yurt dışından (Fransa, Almanya, İsviçre...) bana gelen hastalarda morfin ve morfin türevi reçetelere rastlıyorum.
Sonunda Alman doktorlarla anlaştık. Ağrıyı kesmeye yönelik değil de, koldaki kayıpları yerine koymaya yönelik bir ilaç tedavisi ve fizik tedavi rehabilitasyon programı hazırladık. Tedavi başladı...
İlaçlarımı almaya başladım. Fakat içlerinde morfin yoktu. Pijamalarımla beni tekerlekli sandalyeye koyup, hastanede tedavi olacağım servise götürdüler. Fizik tedavi ve rehabilitasyon servisine...
Giderken bir bahçeden geçiyoruz, mevsim de kış. Bir saatlik tedavi gördükten sonra buharlaşacak hale geliyorum. Tedavi bitiminde yine aynı bahçeden dönüyoruz. O soğuğun etkisiyle ağrılarımda bir türlü düzelme olmuyor. “Mümkün değil mi başka yoldan gitmemiz” dediğimde bunun olamayacağını söylüyorlar. 1980’lerin fizik tedavi uygulamalarında daha çok yüzeysel ısı tedavileri vardı.
Yaz aylarını beklemeyin
Şimdi ise teknoloji çok ilerledi ve uygulamalar da önemli ölçüde değişti. Kışın da, soğukta da çok rahatlıkla fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları yapılıyor.
Üç veya dört gün hastanede kaldıktan sonra beni taburcu etmelerini istedim ve ülkeme döndüm.
Burada uygun şartlarda yaptığımız tedaviler sonucu tamamen iyileştim. Şuna da değinmek istiyorum, yurt dışındaki tedavilerin daha iyi olduğuna dair komplekslerimizi de ortadan kaldırmamız gerek.
Rehabilitasyon şart!
Kolumdaki güç kaybı, ağrılar ve duyu kusurları zaman içinde düzeldi. Burada tedavide önemli olan, ağrının kesilmesi değil kolda oluşan felcin düzelmesidir. Bu da hemen bir haftada 10 günde olmuyor. 25 gün ciddi fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları ve daha sonra yine evde yapacağınız egzersiz programlarıyla mümkün.
Ülkemizde doktorlar ve hastalar nedense rehabilitasyona çok ciddi bakmıyorlar. Halbuki rehabilitasyon sadece boyun fıtığında zarar gören el veya kol için değil hastalıklar sonucu fonksiyonları eksilen, kayba uğrayan tüm organlar için gereklidir. Örneğin kalp rehabilitasyonu, akciğer rehabilitasyonu, barsak rehabilitasyonu, mesane rehabilitasyonu vb ...
Geleceğin tıbbında rehabilitasyonun değeri tartışılmayacak, önemi anlaşılacak.
Ağrı vücudun bekçisi
Boyun fıtıklarında sadece ağrıya odaklanmayın, her ne olursa olsun ağrının tamamen kesilmesine çalışmayın. Bırakın vücut kendini koruma özelliğini yerine getirsin, vücudun bekçisini öldürmeyin. Çünkü onun düdüğü “ağrı”.
Sadece ağrının azalmasına yönelirseniz boyun fıtığında kolda ve elde oluşacak kayıplara ve ömür boyu sürecek problemlere, felçlere katlanmak zorunda kalırsınız. Çünkü burada yapılacak tedavi ağrı kesme tedavisi değil, onarma tedavisidir.
Bazı tamircilerdeki gibi bu parça fazla deyip siniri bloke edemezsiniz, devre dışı bırakamazsınız. O sinirin fonksiyonlarının devamı gereklidir ve engellenemez.
“Ağaçtan düşen biri”
Bir adam ağaçtan düşmüş. Etrafındakiler bağrışıyor. “Bir doktor getirin, bir doktor getirin!”.
Adam inleyerek “Bana ağaçtan düşen bir adam getirin” diyor.
Ben de bugün size hem doktor, hem de “ağaçtan düşen” olarak seslendim.
Almanya’da otel odasındaki o gece, benim boyun fıtığımdaki bardağı taşıran son damlaydı. Yaşadığım bu ağır boyun fıtığını ameliyat olmadan, fizik tedavi ve rehabilitasyonla kolayca atlattım.