İnsan vücudunun taşıyıcısı - kolonu omurganın birtakım özellikleri vardır.
Omurga hareket sistemi birkaç kavisi olan hareketli bir elemandır. Bu yapısı travmaların dengelenmesi, etkilerinin azaltılması için önemli bir özelliğidir.
Omurganın taşıma, hareketlilik, koruma ve kontrol etme gibi dört özelliği vardır.
Başı ve başın dışındaki yükleri taşır. Yani iç organları, gövdeyi, kolları ve bacakları taşır.
Günlük yaşam için gerekli olan hareketliliği, omuriliğin korunmasını sağlar. Her bölümü hareketli kaslarla aktif olarak, bağlarla pasif olarak kontrol eder. Ayrıca hareket açıklığını sınırlar.
Omurganın temel fonksiyonu hareketle ilgili rolüdür. Omur cismi yani omurgadaki kemik yapının (vertebra cismi) yükleri taşımaya yönelik bir yapısı vardır.
Boyun bölgesindeki omurlar daha ince ve dar, bel bölgesindeki omurlar ise daha kalın ve geniştir. Yani aşağıya doğru indikçe omur yapıları ve çapları genişler.
Yapılan çalışmalarda basınca ve yüke karşı direncin yukarıdan aşağıya doğru giderek arttığı, bu artışın da sırt omurlarının hemen aşağısında bel omurlarının başladığı yerden itibaren birdenbire arttığını görürüz.
4. bel omurunda en yüksek seviyeye geldiğini, 5. bel omurunda hafifçe düştüğünü görürüz.
Kemiğin mineral içeriğiyle dayanma gücü arasında ilişki olduğu saptanmıştır. Kemik yapıdaki ufak bir azalma bile basınçtaki dirençte önemli eksikliklere neden olur. Bu durum kemik erimesi (Osteoporoz) olan hastalarda omur kırıklarının nedenidir.
40 yaşın üzerinde kemik yapılar vücut ağırlığının yüzde 65 - 75’ini taşır.
Omurlar arasındaki disklerBu disklerin taşıma ve yükleri dağıtma ile aşırı hareketleri kısıtlamada önemli işlevleri vardır. Diskin dış kısmında bir bağ dokusu, iç kısmında çekirdeği vardır. Bu çekirdek jelatin jöle kıvamındadır. Yaş ilerledikçe daha kuru bir özellik alır. Bu diskler çok farklı kuvvetlerin etkisi altındadır. Gövdenin yükünü ve dışarıdan oluşacak yükleri taşımakta sorumludur. Bu disk materyali öne, arkaya, yana eğilme sırasında da bu basınçların etkisi altında kalır.
Diskin düşük yüklere karşı çok az direnç gösterdiği, yükün artmasıyla sertleştiği saptanmıştır.
Yapılan araştırmalar büyük yüklerin uygulanmasından sonra çekirdekte fıtıklaşmanın olmadığını göstermiştir.
Omurganın yüklenmesi sırasında çekirdek hidrostatik basınç gösterir, yani amortisör gibi davranır. Baskı yükü diski yanlara doğru bombeleştirir, etrafındaki bağ dokusundaki lifler çevresel gerilme stresini karşılar.
Diskin dejenere olmasıyla bu özelliklerinde kayıplar görülür. Zamanla disk kuru hale gelir. Enerjileri ve basınçları dengelenir. Ayrıca yükleri dağıtma yeteneği kaybolur, dolayısıyla yüklere karşı direnci de azalır.
Disk aralığının tamamen kapanmaması ve suyunu kaybetmemesi için basınç farklılığından dolayı diske bir sıvı akımı oluşur. Yani disk difüzyon yoluyla beslenir, deniz anası gibi vücut sıvılarını alıp vererek. Sıvıya çok fazla yüklenmelerde dahi içeride tutma özelliğine sahiptirler.
Uzanarak istirahat boy uzatıyorÇünkü basınca bağlı sıvı hareketi diskte ölçülebilir. Hacim ve yükseklik değişikliğine sebep olur. Yüklenme ve yükten kurtulmada disk aralığında yükseklik değişir. Bütün disklerdeki bu değişiklikler toplam vücudun boyunda da değişikliğe yol açmaktadır.
Bu fark yaşın artmasıyla giderek azalır. Mesela gün içinde 1 saat yatarak dinlenmeyle insanda 4,5 mm’lik bir boy artışı sağlanır. Buradan da şunu anlıyoruz. Demek ki istirahat insan boyunun uzamasını sağlayan faktörlerden biri.
Yana dönerek eğilmeler ve aynı pozisyonda yük kaldırmalar disk için en zorlayıcı pozisyonlardır.
Disklerdeki yetersizlikte ani yırtılmaların dışında tekrarlayan yüklenmeler ve travmalar sonucu olarak diskte oluşan dejenerasyon önemli bir rol oynamaktadır.
Bel fıtığında kabızlık problemi Öksürme ve ıkınmalarda beldeki basınç yüzde 20 daha fazladır. Onun için bel fıtığı hastalarının kabız olmamaya özen göstermesi gerekir. Yalnız burada bir handikap var. O da şu; bel fıtığı hastalarında kullanılan ağrı kesicilerin de kabızlık yaptığı bilinmektedir. Çünkü ağrı kesiciler bağırsak hareketlerini azaltır, yavaşlatır. Yani kabızlık yapar.
Bir de omurgayı çevreleyen bağlar var. Bu oluşumlar omurganın içerdeki hareketini kontrol eder ve sınırlarlar. Omurganın hareket esnekliğini azaltırlar. Bu bağlar dönmelerde en çok strese maruz kalırlar.
Omurganın hareketi adale ve sinirlerin koordinasyonuyla gerçekleşmektedir. Omurganın hareketi yaşla ilişkilidir. Burada da etken olan bazı romatizmal hastalıklar hariç. Ankilozan Spondilit gibi...
Yaşlanmada omurga hareket açıklığında yüzde 50’ye varan bir kısıtlama olabilmektedir.
KAYNAK: BEL AĞRISI (EDİTÖR EMEL ÖZCAN, YARDIMCI EDİTOR AYŞEGÜL KETENCİ)