Güzelliği oluşturan birçok unsur var. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz gözlerimiz. Çünkü gözlerdir insanları ortak noktada buluşturan, bizi birbirimize inandıran ya da bir türlü ısınamamıza neden olan. Bir nevi ikinci dilimizdir; bizi bize, bizi başkalarına anlatan. Bu arada bahsettiğim şeyin sakın şekil ya da renk gibi fiziksel
özellikler olduğunu düşünmeyin. Daha derin bir şeyden bahsediyorum. Vesile olur bakışlarımız söylemek istediklerimize... Ruhumuzun yansıması, mutluluklarımızın pırıltısı, endişelerimizin düşen gölgesi ve daha birçok özelliğiyle güzelliğimizin yegâne simgesi.
Tam da bu sebeple en çok itina etmemiz gereken yerdir göz ve çevresi. Oldukça hassas ve narin bir yapısı olmakla birlikte, yaşlılığın ilk gözlemlenebildiği yerdir.
Gelin bugün, bütünsel güzelliğin anahtar unsuru olan bakışlarımızı en sağlıklı şekilde koruyabilmek adına nelere dikkat etmeliyiz, nasıl bakım yapmalıyız ve hangi uygulamalara başvurmalıyız hep birlikte görelim. Ama önce göz çevresindeki cildimiz hakkında biraz fikir edinelim.
Bakımı nasıl olmalı?
Göz çevresindeki cilt daha ince ve daha hassastır. Bu sebeple de yaşlanmanın ilk ipuçları göz çevresinde saklıdır. Bu bölgeye çekme ve ovalama işlemleri yapılmamalı, parmak uçlarıyla çok fazla baskı uygulamadan tamponlanma dokunuşlarla gerekli bakım yapılmalıdır. Zorunlu olmadıkça waterproof yani suda erimeyen makyaj malzemeleri de kullanılmamalıdır.
Kozmetik ürünlerde nelere dikkat edilmeli?
Öncelikle göz çevresi için seçilen ürün Hipoalerjenik; yani diğer ürünlere oranla alerjik reaksiyonlara neden olma olasılığı daha düşük olmalıdır. Hızlı emilen, su bazlı, dengeli PH’a sahip, özenle seçilmiş en saf ve kaliteli içeriklerle formüle edilmesi ve kolajen oluşumunu desteklemesi, göz çevresi bakımı için aranması gereken özelliklerdir. Bir de en önemlisi güneşten koruma faktörü içermesidir.
Göz kapaklarında oluşan şişlikler ve gözaltı torbaları en yaygın şikayetler arasındadır. Yaşlanma belirtisi olarak, gülümsediğimizde ortaya çıkan ince kırışıklıklar ve göz kapaklarının yaşla birlikte düşmesiyse göz bölgesinde görülen diğer şikayetlerdendir. Genellikle
25 yaşından sonra kendini hissettirmeye başlayan bu kırışıklıklar, 40’lı yaşlarda göz kapaklarında oluşan sarkma ve torbalanmalarla da dikkat çeker.
Yaşlanmayı tetikleyen faktörler:
Demir eksikliği
Yorgunluk ve uykusuzluk
Hormonal dengesizlikler
Gıda ve toz alerjisi
Kafein bağımlılığı
Sigara
Sağlıksız ve dengesiz beslenme
Güneşten korunmama
Stres
Alınacak tedbirler:
Gün içinde yeterli miktarda su içtiğinizden emin olun.
Demir takviyesini eksik etmeyin.
Tüm gıdalardan mümkün olduğunca tüketin.
Alkol, kahve, beyaz şeker, peynir ve kızarmış gıda gibi besinlerden uzak durun.
Göz çevrenize uygun güneş koruma faktörlü ürünler kullanın.
Yüz egzersizi uygulayın.
Alerjiye ortam hazırlamayın.
Yatış şeklinizi ve uyandığınızdaki yüzünüzü gözlemleyin, gerektiği takdirde başınızı biraz daha yüksekte tutabilecek bir yastık kullanın.
Tedavi adımları:
Sağlık problemlerinin olup olmadığının tespit edilmesi ve şayet varsa önce onların tedavisinin yapılması.
Yaşam tarzı ve beslenmeyi gözden geçirmek yeniden yapılandırmak.
Göz çevresi için özel kremler kullanmak.
Yeşil çay, ıhlamur, maydanoz suyu ve çiğ patates kompresleri uygulamak
Gerektiği ve arzu edildiği takdirde cerrahi ve cerrahi olmayan uygulamalardan faydalanmak.
Her daim güzel bakabilmeniz ve güzel görebilmeniz dileğiyle, güzelliğiniz daim olsun.