Soru: Aslında derdim tam olarak ne ben de bilmiyorum. Sürekli geçmeyen iç sıkıntılarım var. Kalbim sıkışıyor gibi oluyor. 35 yaşında evli bir kadınım. Çocuğum yok. Birkaç ay önce işimden çıkartıldım. Önceleri de olurdu ama işten çıkarıldıktan sonra daha da arttı bu iç sıkıntıları. Niye bilmiyorum. Öyle kafama çok taktığım şeyler de yok. Bir bu iş mevzusunu ilk zamanlar takmıştım ama artık takmıyorum. Zaman ev işleriyle geçiyor genelde. Bazen işe yarar bir şeyler yapsam diyorum, ama zaten yürütemem diye uğraşmıyorum. Eşimle evliliğim iyi kötü devam ediyor. Arada tartışmalar oluyor tabii, ama her evlilikte olabilecek şeyler. Ciddi bir sıkıntım yok, ama bu iç sıkıntılarım geçmiyor bi türlü. Neden böyleyim bilmiyorum. Sizce ne yapabilirim bu sıkıntıların geçmesi için?
CEVAP: Öncelikle kalp sıkışması şeklinde yaşadığınız bu sıkıntıların fizyolojik boyutu ile ilgili bir doktora görünmeniz ve kapsamlı tetkikler yaptırmanızı öneririm. Fizyolojik semptomların sebebi psikolojik olabileceği gibi, kalp sıkışması gibi psikolojik görünen semptomların nedeni de kimi zaman fizyolojik çıkabiliyor.
Kafanıza takdığınız bir şeyler olmadığını söylemişsiniz, ama yazınızdan hissettiğim derin bir memnuniyetsizlik hali var. İç sıkıntılarımızın olması için illa ki büyük travmalar gerekmez. Üstelik sizin kısa zaman önce işten çıkarılmış olmanız da altından kalkılması zor bir şey.
Benim hissettiğim kadarıyla derdiniz hayatı ve kendi iç dünyanızı yeterince sıkı sıkı tutmuyor olmanız. Sanki size ait olan bir hayatı değil de sizin için yazılmış bir rolü oynuyorsunuz. Duygularınıza ve benliğinize uzak duruyorsunuz. Olayları olduğundan daha hafife almaya çalışıyorsunuz, belki boşvermeye düşünmemeye çalışıyorsunuz ama sizin kulak vermediğiniz düşüncelerinizi bedeniniz sizin için ifade ediyor.
Bu neyin kavgası?Bunun kalp sıkışması şeklinde olması, kaygılı olduğunuzu işaret ediyor. Bu kaygınızı kendi içinizde keşfetmeniz, tespit etmeniz ve rahatlatmaya çalışmanız gerekir. Bu neyin kaygısı?
“İç sıkıntılarım işten çıkarıldıktan sonra daha da arttı” demişsiniz. İşten ayrılınca maddi olarak güvensiz, boşlukta kalmış hissetmiş ve paniğe kapılmış olabilirsiniz. Ya da belki konu maddi değil daha ziyade öz değerinizle ilgilidir. “Bazen işe yarar bir şey yapsam diyorum” derken acaba aslında “şu anda işe yaramıyorum” mu demek istiyorsunuz? “İyi kötü giden evlilik”, “Zaman ev işleriyle geçiyor genelde” gibi ifadelerde arkadan çığlık çığlığa bağıran biri var: “Hayatım çok sıkıcı!”
Benim önerim, şu sıralar evde boş geçen zamanlarınızı daha kendinize yönelik bir şekilde değerlendirmeniz ve kendinizle daha yakın bir ilişki kurmaya çalışmanız. Ben kimim? Neden burdayım? Neyle mutlu olurum? Ne istiyorum? Hayallerim neler? Beni ne heyecanlandırır? Ne mutsuz eder? gibi temel varoluşsal soruların cevaplarını bulmaya çalışmalısınız. Bu şekilde kendi içinizde renkli ve eğlenceli bir dünya olduğunu fark edeceksiniz. Kendi zihninizle ve duygularınızla yakınlaştıkça tutkulu olduğunuz konular da çıkabilir. Belki sürdürebileceğinize inandığınız bir uğraşı bulabilirsiniz. Belki bu geleneksel bir ‘meslek’ olmayabilir. Belki bir hobi olabilir, ya da bir sosyal sorumluluk projesi, ya da belki çocuk yapmaya karar verebilirsiniz. Belki eşinizle aslında mutlu olmadığınızı fark edip onunla olan ilişkinize dair bir şeyler yaparsınız. Belki bir ev hayvanı alırsınız.
Bunun bir doğrusu, ideali yok. Seçimler sonsuz. Önemli olan kendinize bu fırsatı tanımanız ve benliğinizin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkmaya karar vermeniz. Sonunda canınız ne isterse onu yapabilirsiniz. Yeter ki canınıza kulak verin...