İstanbul’a yeni taşınan Kanadalı bir arkadaşım, işi için temasa geçmesi gereken müşterileri telefonla arıyor, telefonda derdini tatlı tatlı anlatmaya çalışıyor.
Bunu bana söylediğinde ilk tepkim, “Nasıl yani, siz hâlâ telefonda konuşuyor musunuz?” oldu.
Biz her işimizi Whatsapp’tan, Telegram’dan hallediyoruz, ne SMS kaldı, ne email’lere tahammülümüz kaldı, ne de kimse kimseye telefon açıp halini hatırını soruyor.
Hayat artık çok hızlı, giriş, gelişme, sonuç yok konuşmalarda, mesajlaşmalarda, direkt sadede geliniyor.
Zaten cümleyi biraz uzatacak olursanız karşınızdaki başlıyor, konsantrasyon sorunu olduğunu anlatmaya.
Kanadalı arkadaşım şaşırıyor, “Evet, biz de mesajlaşıyoruz ama telefonda da konuşuyoruz. Daha samimi değil mi?” diyor telefonda konuşma.
“Karşılıklı konuşmalar yanlış anlamaları ortadan kaldırıyor bence” diye ekliyor.
İkna olmaya meyilliyim, ama telefon çaldıkça, artık 24 saat sesi kapalı, titreşimde olduğu için bir kez daha şükrediyorum.
Çünkü sürekli telefonda dikkat çekecek bir şey var ve bir dönem TV’ler nasıl hayatımıza hâkimse şimdi telefonlar daha da hepimizi teslim almış durumda.
Bir telefonla bir insanın rekabete girmesi söz konusu bile değil.
Kazananın her zaman telefon olacağı belli.
Tam da bu konuşmaların üstüne Ferzan Özpetek’in yapımcılığını üstlendiği, Serra Yılmaz’ın yönettiği ‘Cebimdeki Yabancı’ya geliyor konu.
Boşuna Ferzan Özpetek İtalyan filmi ‘Perfetti Sconosciuti’nin yerli uyarlaması olan filmle ilgili konuşurken, “Bu filmin haklarını ilk çıktığı gün aldım. Benden sonra tüm dünya aldı. O yüzden kendimi çok kurnaz hissediyorum. 30 - 40 kere izledim. Hâlâ da izleyebilirim” demiyor.
Kadrosunda Belçim Bilgin, Buğra Gülsoy, Çağlar Çorumlu, Leyla Lydia Tuğutlu, Serkan Altunorak, Şebnem Bozoklu ve Şükrü Özyıldız’ın yer aldığı ‘Cebimdeki Yabancı’, cep telefonlarının hayatımıza girişiyle birlikte yaşadığımız birbirimize yabancılaşmayı anlatıyor, sırf telefonların nasıl birer karakutu olduğunu ve telefonlardan çıkan gizli bilgileri deşifre ederek.
İzlemekte fayda var!
Ama izledikten sonra yakınlarınızın telefonundan
uzak durmak lazım!
Yataktan kalkmadan internet
Akıllı telefon kullanıcılarının üçte biri sabah yataktan kalkmadan internete bağlanıyor.
50 yaş altındakiler mesajlarını, epostalarını ve sosyal medyayı her 15 dakikada bir kontrol ediyor.
Sürekli kontrol edenler de var.
Uzmanlara göre, bunu biz seçmiyoruz ama kısa dönemli ödüller yüzünden buna sürükleniyoruz.
Çünkü basit bir mesajla özel hayatımızda ya da işte istediğimiz anlık bir şeyi elde etmemiz mümkün olabiliyor.
İnternet kullanımı arttıkça antidepresan kullanımının da arttığı kanıtlandı.
Sonuçta interneti ne kadar kullanmak istediğimize kendimiz karar vereceğiz.
Huffington Post’un kurucusu Arianna Huffington bile röportajlarında, “Eve gider gitmez akıllı telefonunuzu kapatın ve o anda ne yapıyorsanız sadece ona konsantre olun” diyor.
Bir sosyal medya kahramanı bile bunu diyebiliyorsa sanırım hepimiz yapabiliriz. Yapmazsak da sonuçlarına hep birlikte katlanacağız.