Bugün yeme-içme sektörünün geleceğini masaya yatırıyoruz Londra’da.
“Moda ve alışverişin yerini yemek aldı” diyor Portland Design’ın yöneticisi İbrahim İbrahim.
Onun için bu yıl ikincisini düzenledikleri ‘Wake-Up Call’ (Uyandırma Servisi) adlı
Geçen yıl ABD’li Perkins + Will tarafından satın alınan Portland Design, Londra merkezli bir tasarım ve trend ajansı aslında.
İstanbul ve Dubai’de şubeleri var.
‘Wake-Up Call’un da Londra’dan sonra İstanbul ve Dubai’ye gitmesi planlanıyor.
‘Crowdfunding’le kahve zinciri kurulur mu?
Daha izlemeden beni heyecanlandıran iki konu var.
Biri tabii ki konuşmacılar.
Heston Blumenthal, Ferran Adria gibi şefleri yıldızlaştıran, ‘Gastrophysics’ adlı çok satan kitabın yazarı Profesör Charles Spence’den dünyadaki hızlanmayı anlatan ‘The Great Accleration’ın yazarı Robert Colville’a önemli isimler var konuşmacılar arasında.
En çok merak ettiğim ise Grind adlı yeni nesil kahve zincirinin kurucusu David Abrahamovich’in konuşması.
Peki, ama neden?
Sadece çok kısa sürede çok hızlı büyümesinden dolayı değil.
Bu büyümeyi tamamen ‘crowdfunding’ ile internetten 1.2 milyon pound toplayarak yapmayı başarmış olması.
Şimdi ise markayı öyle bir hale getirmiş ki cüzdanda Grind yazılı siyah kart taşımak da neredeyse siyah limitsiz American Express taşımakla eşdeğer olmuş.
Bunu yapan David Abrahamovich henüz 30’larında, babasından kalma bir dükkânda başlattığı kahveciyi gündüz kafe, akşam kokteyl bara çevirerek bir fark yaratmış. Şimdi sürekli şube açıyor, ama şubeleşirken de ruhunu kaybetmiyor.
Hikâyesini kendi ağzından dinlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Bir başka ilginç konuşmacı IKEA’nın inovasyon laboratuvarı Space 10’un kreatif direktörü Kaave Pour.
Henüz 27 yaşında ama her eve giren ürünleri etkiliyor.
Peki ama nasıl derseniz, öğrenip size hafta sonu anlatacağım.
Ayrıca “Wake-Up Call’u Türkiye’den kimler izledi?”, “Yeme-içme sektörü nereye doğru gidiyor?” sorularını da yanıtlayacağım.
Takipte kalın.
Örnek alınacak proje
‘Wake Up-Call’un diğer en iyi özelliği ise kâr amacı gütmemesi.
Her ne kadar küçük çapta bir TED organizasyonu olsa da, birbirinden değerli konuşmacılara yer verse de yeme-içme-perakende ve tasarım dünyasının dört bir yanından katılımcıları ve izleyicileri bir araya getirse de, sosyalleşme imkânı yaratsa da...
Seminerden elde edilen tüm gelir The Felix Project adlı vakfa bağışlanıyor.
Felix Project, London Evening Standard gazetesinin başkanı Justin Byam Shaw’un 12 yaşındaki oğlu Felix trajik bir şekilde menenjitten hayatını kaybedince kurduğu vakıf.
Amaç, Felix’in adını yaşatırken yemek israfıyla mücadele etmek ve çözüm üretmek.
Süpermarketlerden, restoranlardan topladıkları yiyecekleri evsizlere dağıtıyorlar.
Yapılan her 1 pound’luk bağış ile 6 pound’luk yemek yardımı sağlayabiliyorlar.
The Felix Project, aynı zamanda haziran ayı boyunca devam edecek ve çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapacak yemek festivali ‘London Food Month’ın da işbirliği yaptığı bir vakıf.
İstanbul’da restoranını yaşatamadığımız şef Massimo Bottura da The Felix Project yararına mutfağa girecek.
İstanbul’da dünyanın en iyi şeflerinden birinin restoranını yaşatamamış olabiliriz, ama umalım The Felix Project gibi iyi projeleri örnek almayı başarabilelim.