Yararlanmalı mı, yararlanmamalı mı?

Uber, yarına özel ‘referandum’ koduyla uberXL araç çağıran herkese her biri 30’ar liraya kadar 2 yolculuğun ücretsiz olacağını açıkladı.

Güzel bir jest, ama hâlâ çözemediğimiz bir über mesele bu.

Kabul etmek lazım, dünyanın her yerinde hayatı kolaylaştıran bir uygulama Uber.

Bir kere, yanınızda nakit para taşıma derdini ortadan kaldırıyor, gözünüzü yoldan ayırmayıp yol tarif etme meselesinden kurtarıyor.

Faydası çok, peki ama Uber korsan taşımacılık mı yapıyor?

Malum, bir süredir İstanbul’da Uber’e binerken tedirgindik, araç durdurulursa ne diyeceğiz diye.

Çünkü Uber inatla yaptıkları işin yasal olduğunu savunuyor, Emniyet ise Uber’i korsan taşımacılıkla suçluyor.

En yakın zamanda Uber’in bu konuyu bir açıklığa kavuşturması şart.

Sorun vergilerden kaynaklanıyorsa, o vergileri ödeyip kullanıcıları bir suç işliyor gibi hissetmekten bir an önce kurtarmaları gerekiyor.

Sadece “Vergimizi vererek çalışıyoruz” açıklaması yeterli değil.

Evet, belki şimdiye kadar sadece birkaç yolcuya 281 liralık para cezası kesildi, onun dışında hep sürücülere ceza kesildi ve araçlar bağlandı.

Ama gece biraz daha fazla para ödeyip, daha güvenli olsun diye bindiğiniz Uber aracından inmek zorunda kalmak çok tatsız.

Sonunda size kesilen ceza olsa da olmasa da...

Paylaşım ekonomisi devri

Dünyanın en büyük ev kiralama şirketi Airbnb, en büyük araç kiralama şirketi de Uber.

İkisinin de ortak özelliği tek bir ev ya da araca sahip olmadan bunu yapabilmiş olmaları.

Çünkü böyle bir ortak ekonomi var artık.

Kimse bir eve, bir arabaya yatırım yapmak değil, ihtiyacı olduğu anda ev, araba kiralamak istiyor.

İşte o yüzden bu paylaşım ekonomisinin yıldızları daha da parlıyor.

Her ne kadar Uber Türkiye, “Ulaşım teknolojisiyle şehirlere katkı sağlamak için bütün dünyada bakanlıklar ve belediyelerle el ele çalışıyoruz” açıklamasını yapsa da, biliyoruz ki bütün dünyada Airbnb ve Uber gibi uygulamalarla mücadele devam ediyor.

Aynı booking.com’da olduğu gibi engellemek çözüm değil, eninde sonunda kullanıcıları mutlu edecek bir ortak çözüm bulunacak.

Peki ama o çözüm bulunana kadar ne yapmalı?

‘Referandum’ koduyla ücretsiz Uber’den yararlanmalı mı, yararlanmamalı mı?

İşte bütün mesele bu.

Bu konuda aydınlatılmayı bekliyoruz.

Ya bizde olsaydı?

Lyon’da maç öncesi yaşananları izlerken hepimizin aklından geçen tek şey vardı: İyi ki bu görüntüler Türkiye’de yaşanmadı.

Bizde yaşanmış olsaydı, işitmediğimiz laf kalmayacaktı.

Bırakın ev sahibi taraftarların sahaya inmesini, deplasman taraftarlarına saldırmasını, en ufak bir olayda bile, can güvenliği yok damgasını yerdik.

Ama nedense söz konusu bir Avrupa ülkesi olunca, can güvenliği konusu gündeme bile gelmiyor.

Kabul etsek de, etmesek de, ne yazık ki hâlâ böyle bir çifte standart var.

Fatih Akın’ın muhteşem dönüşü

“Hep el üstünde tutuluyordum, çok şımartılmıştım! Ama bu, bu işin bir parçası... Boks gibi bir şey, yeniyorsun yeniliyorsun, yumruk atıyorsun yumruk yiyorsun. Rocky’de vardı ya hani, “Önemli olan yediğin yumruğun sertliği değil tekrar ayağa kalkma çaban” türü yaklaşımlar. Biraz böyle bir durum yaşadım.”

Kendisi böyle özetledi, Ermeni meselesini anlatan filmi ‘Cut’ ile aldığı kötü eleştirileri.

Şimdi ise ‘In the Fade Of’ adlı yeni filmiyle Cannes Film Festivali’nde ana yarışmada yer alıyor.

Tam 10 yıl önce ‘Yaşamın Kıyısında’yla Cannes’da yarışmış ve En iyi Senaryo ödülünü almıştı.

Önyargıları nedeniyle felakete sürüklenen bir adamı anlatan yeni filmiyle, Michael Haneke, François Ozon gibi usta yönetmenlerin filmleriyle yarışıyor.

Yumruk yedikten sonra yeniden ayağa kalkmayı başardığını kanıtlıyor.

Biz ise hâlâ ‘Türk kökenli Alman yönetmen’ diye onu belli bir kimliğe sokmaya çalışıyoruz.

Onun yerine başarısını takdir etmek daha doğru değil mi?

Özellikle de Türkiye’deki oyuncuları ve müzisyenleri ne kadar desteklediği göz önüne alınınca.