Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fark etmişsinizdir, sinema salonlarında son zamanlarda Türk filmleri aldı başını yürüdü. 10 filmden 7’si Türk filmi. Bazıları bu durumdan memnun, bazılarıysa şikayetçi.
İzlemeye kalkınca ise sonuç hep aynı: Film ya iyi başlıyor, sonradan çuvallıyor; ya kötü başlıyor sonradan açılıyor.
Ne yazık ki, al birini vur ötekine. Daha iyi olmalarını istiyoruz, bunun için de izleyerek destek olmaya çalışıyoruz. Ama aralarında bazıları var ki, daha fragmanı izler izlemez filmin ne kadar kötü olabileceğini anlıyorsunuz.
Doğrusu, bu kadar çok sayıda kötü filmin çekilmesini boşuna emek ve vakit kaybı olarak görmekten başka seçenek kalmıyor geriye.
Kabul etmek lazım; daha önümüzde çok uzun bir yol, alacağımız çok ders var. Gişe rekoru kıran yerli filmlerde bile yapımcı şirkette mutlu son olmadığını görüyoruz bugünlerde. Bkz. ‘Recep İvedik’ ve Fida Film.
Oscar lobisi yapmakla da olmadığını gördük. Tanıtımdan önce iyi film yapmak gerekiyor.

‘KIŞ UYKUSU’ CUMA VİZYONDA
Sınırlı bütçelerle de iyi filmler yapılabileceğini kanıtladı Nuri Bilge Ceylan.
Bas bas bağırmadan da tanıtım yapılabileceğini ve Altın Palmiye alınabileceğini de... Hem de 3 saat 16 dakikalık bir filmle.
Cannes Film Festivali komitesi önce bu uzunlukta bir filmi kabul etmek istememiş ama Nuri Bilge Ceylan, filmin bütününü bozmamak için hiç yanaşmamış filmi kısaltma fikrine. Kendinden ve işinden hiç ödün vermeden de başarılı olunabiliyor işte!
Eylülde vizyona girmesi planlanan ‘Kış Uykusu’, bu cuma çok sayıda sinema salonunda aynı anda vizyona giriyor.
İlk defa bu kadar çok salonda böyle bir Türk filmi izleyebileceğiz. Umarım, Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’daki konuşmasını izlerken gözyaşlarını tutamayanlar, vizyonda da yönetmeni aynı heyecanla izler.

Haberin Devamı

“TAKINTILARIM VARDI ESKİDEN"

Nuri Bilge Ceylan, Istanbul Art News Magazine’de Ayşegül Dinçkök’e verdiği röportajda eski filmleriyle son filmini karşılaştırıyor.
‘Kış Uykusu’nu izlemeden önce yönetmeni daha iyi anlamak için bu röportajdan alıntılarla devam edelim.

- “Eski günlerimde şimdi gereksiz olduğunu anladığım takıntılarım vardı, mekanlar doğal olacak, ışık doğal olacak, oyuncular amatör olacak vs.
Şimdi ise meselenin ortaya çıkarılabilmesi için her şeyin hizmete koşulabileceği ve hatta belli bir hayat duygusuna veya hayalde canlanan belli bir gerçeğe ulaşmak için, gerekirse bu hayata ait olmayan başka bir dünya yaratabileceğini düşünüyorum. Yalnız söylemeliyim ki, ahlaki kriterlerim azalmış değil; tam tersine giderek artıyor. Ama bunlar daha çok ortaya çıkan sonuçla ilgili, yöntemle ilgili değil.”

- “Kamerayı bir ray üzerinde hareket ettirebilmek için ekibin biraz kalabalıklaşması ve çekim sürelerinin biraz artması gerekiyor.
Bütçenin epey küçük olduğu ilk dönem filmlerimde o nedenle bu, zaten bir seçenek bile olamıyordu. Şimdi bütçelerimiz büyüyüp bu imkanlar ortaya çıkınca zihnim o yönde de çalışmaya, fikirler üretmeye başladı.
Bu filmimde sanki filmin stili denebilecek niteliklerini biraz daha görünmez kılmaya, onun yerine duyguyu ortaya çıkarmaya odaklandığımı, bunun için de sinemanın anlatım araçları yelpazesini biraz daha genişletmeye yeltendiğimi zannediyorum. Çünkü bu kez duygu yeterince ortaya çıkarılamazsa, hele de bu kadar uzun haliyle filmin hiçbir seviyede çalışmayacağını düşünüyordum.”

-“Burada kış mevsimine özellikle izolasyon açısından ihtiyacım vardı. Daha çok turistin olduğu, çok çalışacakları ve yoğun olacakları yaz mevsiminde bu hesaplaşmaları yaşatmak daha zor olacaktı.
Oysa insanın yapacak şeyi azaldığında kendi kendine kalır, iç dünyası ayaklanır. İç konuşmaların artıp, onların dile döküldüğü bir dönem gerekiyordu bu karakterleri hesaplaşmaya sokmak için.
Ben mevsimleri Tanrı’nın en güzel buluşlarından biri olarak görüyorum. Dört mevsimi doya doya yaşayan bir ülkede yaşamaktan da büyük bir mutluluk duyuyorum çünkü insan hangi düşüncenin altında ezilirse ezilsin, yine de mevsimlerin değişimi insanı hep yeni bir hayat başlıyormuşçasına hayata bağlıyor.”