Hiç tanımadığım ama gayet aklı başında olduğunu bildiğim kişilerden istek telefonları aldım.
Hiç samimiyetim olmayan kişilerden “+ 1’in olabilir miyim?” teklifleri geldi.
Modayla, alışverişle en ufak bir ilgisi olmadığını sandığım kişilerden bile “Salı akşamı gidiyor musun?” cümlesini duydum.
Bütün bunlar ne içindi dersiniz?
H&M’in Balmain koleksiyonunun önceki akşam Zorlu Center’daki ‘VIP’ partisi için.
‘VIP’ kelimesine aldanmayın, daha kapılar açılmadan uzun bir kuyruk oluşuyor.
Kapılar açıldığı anda ise manzara İspanya’daki ‘encierros’, boğaların önünde koşma, ile aynı.
Kızgın boğalardan kaçanlar gibi mağazanın içine akın ediyor kalabalık.
Ezilme tehlikesi yaşıyorsunuz, düşenin ayağa kalkması mümkün değil, ölü yok yaralı sayısı belli değil.
Ufak tefek sıyrıklarla atlatmayı başarabilenler kendilerini şanslı sayıyor.
Hiç ummadığınız isimler birbirlerine omuz, dirsek atıp reyonda kalan son ürünü kapmaya çalışıyor. Bkz. Nur Yerlitaş ve Fatih Ürek.
Kendisine mikrofon yöneltilen Merve Boluğur habercilere, “Ya ne röportajı, gitti güzelim ceket” diye sitem ediyor.
Işıl Reçber ise duygularını şöyle dile getiriyor: “Az önce bir kadın elime vurup elbiseyi aldı. Haksızlık bu...”
Bir izdiham yaşanıyor H&M’in özel tasarımcılarla işbirliği yaptığı koleksiyonların lansmanında.
Sanırsınız bedava kömür ya da yiyecek dağıtılıyor, sanırsınız alışveriş canavarlarının başka giyecek bir şeyleri yok.
Sırf bu manzaranın üzerine bir sosyoloji tezi bile yazılır.
Moda ve lüks demokratikleştiğini iddia ettikçe, tüketim çılgınlığı arttıkça, alışverişkolikler de vahşileşiyor.
Korkuyorum.