Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Youtube stüdyolarını ziyaret etmek üzere Google Londra ofisine gidiyoruz. Belli sayıda takipçisi olanlar, bu stüdyoları ve montaj odalarını ücretsiz kullanabiliyor. Profesyonel TV stüdyolarından farkı yok.
Stüdyodan daha çok beni etkileyen Google’ın çalışma ortamı oluyor. Google İstanbul ofisini ilk gezdiğimde “Burada herkes çalışmak ister” demiştim.
Ofisin ortasındaki salıncak, Alaçatı kahvesi ve masaj odasını gördüğümde emindim; böyle bir ofis ortamında herkesin çalışma verimi artar.

YEMEKTEN SONRA UYKU
Londra ofisinde ise beni en çok yemekhane tavlıyor.
5 yıldızlı otellerin açık büfeleriyle boy ölçüşen bir yemekhane var.
Üstelik her şey ücretsiz. Burada çalışsam, bin kilo olurum diye düşünüyorum.
Yemekten sonra ister 40 adım atılabilir, ister sırt üstü
yatılabilir. Uyku kapsüllerinin olduğu bölüm daha davetkâr geliyor bana.
Burada yemek üstüne kısa bir uykuyla kendinizi ödüllendirmek mümkün.
Uyku tutmazsa dev kütüphaneden eğlenceli bir kitap seçip, Londra manzarasına karşı bir kanepede yayılıp okumak da mümkün. Ya da hava almak isteyenler için Google Park adı verilen teras daha iyi bir seçenek.

MASAJLA KENDİNİZE GELİN
Baktınız, enerjiniz çok, biraz deşarj olmaya ihtiyaç var, o zaman da yine şahane manzaralı spor salonunda önce spor sonra masajla kendinize gelmek mümkün. O da yetmezse, hemen bir doz kahve imdada yetişiyor. Bizdeki çaycıların yerine burada bisikletiyle bir kahve baristası geziyor. Benim diyen kahveciden daha iyi taze kahve yapıyor.

OFİSTE ÇOCUK MANZARALARI
Cuma günleri sadece rahat giyinmeye ayrılmamış.
Çalışanlar çocuklarını ofise getirebiliyor. Ofiste pusetler ve koşturan çocuklar dikkat çekiyor. Bizdeki gibi ağlayan/tutturan yok. Hepsi ne kadar rahat bir ortamda olursa olsun, nasıl davranması gerektiğinin farkında.
Zaten çocukları eğlendirecek çok şey var ofiste. İster playstation’da ‘Let’s dance’ oynayabilirler, ister envai çeşit çikolata arasında kendilerini kaybedebilirler.
Google, çalışanlarının ofisten çıkmadan her ihtiyacını karşılıyor. Böylece ofiste daha uzun saatler geçiriliyor ve tabii daha çok çalışılıyor.
Google Londra ofisini gezerken
insana verilen değeri bir kez daha görüyoruz. Sonra dünyada en çok çalışılmak istenen şirketin Google olması hiç şaşırtmıyor tabii.

Haberin Devamı

LONDRA’YI DA FETHETTİLER!

Haberin Devamı

Kısa bir Londra yeme-içme turu yapalım. Önce Chelsea’deki Tom’s Kitchen’a öğle yemeğine gidiliyor.
“Tom’s Kitchen, Zorlu Center’da var, Londra’da başka bir yere mi gitsek acaba?” konuşmaları yapılıyor. Bu arada Tom’s Kitchen St. Katrina Docks’ta da yeni bir şube daha açtı.
Derken bir öneri geliyor, La Petite Maison. E o da Maçka Palas’ta Park Hyatt’ta var.
Sonra Peru restoranı Coya’ya geliyor söz. “Yemekleri çok güzel” diye başlıyor, “Doğuş Grubu, Coya’ya da ortak” konuşmalarıyla devam ediyoruz.
Zuma, Roka deseniz onların kurucusu Azumi Group’a iki yıl önce Doğuş Grubu yüzde 50 ortak oldu.
The Arts Club’da bir şey içelim diyoruz, 151 yıllık kulüp de artık Zuma, Roka, La Petite Maison’ların
ortağı Arjun Waney’e ait.
Koca Londra’da hangi restorandan söz edilse Doğuş Grubu’nun ya ortaklığı çıkıyor ya da ortaklarına ait çıkıyor. Sadece İstanbul değil,
Londra’da da yeme-içme dünyasını D.ream ele geçirmiş durumda.