Şimdiye kadar en acımasız yorumdu: Su testisi su yolunda kırılır.
Bırakın Hıncal Uluç gibi bir usta kalemi, kimse genç yaşta hayatını kaybeden birinin ardından böyle konuşmamalıydı.
Sonuç, Defne Joy Foster zaten aramızdan ayrılmıştı, Hıncal Uluç ise sadece o yazıyla bazı okurlarını kaybetti.
Defne Devrimi uzun süre ses getirdi.
Şimdi Cengiz Semercioğlu’nun Harun Kolçak’ın ardından yazdıkları da ister istemez çoğumuzda benzer bir his yarattı.
Ölünün arkasından konuşmak çok yersiz, gereksiz.
Geride kalanların canını acıtmanın kime, ne faydası var?
Harun Kolçak özel bir yetenekti ve belli ki her yaratıcı insan gibi çoğunluktan daha hassastı.
Biz onu yeteneğiyle hatırlayacağız.
Kimsenin arkasından söyledikleriyle değil.
54 yıllık yarışma bitiyor mu?
Değerleri-mize sahip çıkalım derken, sahip çıktığımızı düşünürken yine dönüp dolaşıp aslında koruyamadığımızı görüyoruz.
Altın Portakal Türkiye sineması için tam 54 yıldır çok önemli bir görev üstleniyordu.
Evet, her dönem festivalde tartışmalı ödüller oldu, kazananların eleştirildiği, kaybedenlere ama kazanmalıydı dediklerimiz de oldu.
Bir yönetmenin, bir oyuncunun Altın Portakallı olması kariyeri için bir şey ifade ediyordu.
Çünkü, ne olursa olsun, bizim sinemamız için Altın Portakal önemli bir ölçüydü,
Tam 54 yıldır devam etmesi de bunun en önemli göstergelerinden.
Şimdi 54. yılda, 53 yıllık geleneğin bozulması ve festivalin devam etmesi ama ulusal yarışmanın artık yapılmayacağının duyurulması üzücü.
Yurt dışından ‘tamamen duygusal’ nedenlerle getirilen birkaç ünlü isim bir festivali kurtarmaya yetmiyor ne yazık ki.
Önce kendi kendimize festivale sahip çıkmalıyız.
Festivali eski altın yıllarına taşımanın yollarını aramalıyız.
1.5 porsiyon mantının haber değeri
Lahmacun, mantı fiyatlarını sıralamak bir yaz geleneği olabilir.
Ülke ekonomisini, enflasyonu, turizmi lahmacun, mantı üzerinden masaya yatırmışlığımız çok.
Ama bu demek değildir ki artık herkesin her lokmasını sayacağız ve artık her yenilen içilen haber değeri taşıyacak.
‘Zehra Çilingiroğlu kahvaltıda 1.5 porsiyon mantı yedi’ haberlerini üzülerek okudum.
Sadece anne-baba kontenjanından ünlü olan bir genç kızın herkes gibi mantı yemesi nasıl oluyor da haber değeri kazanıyor?
Sahneye çıkmayan, TV dizisinde oynamayan bir öğrencinin ne yediğinden kilo alıp vermesine kimseyi ilgilendirmeyen detayları yazmaya gerek var mı?
Tamam, Zehra hepimizin eline doğdu sayılır.
Doğuma gidiş anını canlı yayından hepimiz takip ettik, ama yine de bu artık 18 yaşını geçmiş bir genç kızın ne yediğine ne içtiğine karışma hakkı verir mi bize?
Kaç porsiyon mantı yediğini gerçekten merak eden var mı?
Hiç sanmıyorum.