1997’de ABD’de üniversiteye başladığım yıl tanıdım Kate Spade markasını.
Bir moda editörünün New York’ta Çin mahallesinde küçük bir atölye kurup kendi çantalarını üretmesi de, Christian Louboutin’in ayakkabı tabanlarını kırmızıya boyaması gibi çantaların içinde yer alan etiketi son anda çantaların ön yüzüne dikmeye karar vermesi de ilgimi çekmişti.
McQueen belgeseli gösterimde
Üstelik bu acı haberin tam da Alexander McQueen’in belgeselinin dünyada sinemalarda gösterime girdiği zamanda gelmesi de iyice düşündürücü.
Alexander McQueen, İngilizlerin çok gurur duyduğu bir moda tasarımcısıydı.
Tam 8 yıl önce 40 yaşındayken annesini kaybetti, moda haftasına sayılı günler kala intihar etti.
Moda evinin başına sağ kolu Sarah Burton geçti ve Kate Middleton’ın gelinliğini bile tasarladı.
McQueen’in İngilizlerin ikoncanı Daphne Guinness’e özel tasarladığı kıyafetler New York’ta Fashion Institute of Technology müzesinde sergilendi önce.
Dünyada ilk kez bir influencer’ın gardırobu müzeye girmeyi başardı.
Bir dönem sırf Alexander McQueen’in onun için özel olarak tasarladığı kıyafetleri giyiyordu, Karl Lagerfeld hâlâ ona özel kıyafetler tasarlıyor.
Nedeni basit, çünkü onun sınırları yok, her şeyi giyebilir, her şeyi giyebilecek bir fiziği var, 53 yaşında olmasına rağmen.
Tabii bir de bunları satın alabilecek maddi gücü.
Sergisi ziyaretçi rekorları kırdı, aynı Metropolitan’daki Alexander McQueen sergisi gibi.
Zaten Daphne Guinness’in gardırobu da bir nevi McQueen sergisi gibiydi.
Daha sonra Londra’da Victoria & Albert müzesinde Alexander McQueen’in ‘Savage Beauty’ sergisinin önünde kuyruğa girerken “Ne kadar bekleriz?” dediğimde, “Bilet alabilirsiniz ama alsanız da bugün gezip gezemeyeceğiniz belli değil” cevabını duyduğumda şaşırmıştım.
O da ne demek?
Sergiyi günde sadece 200 kişinin gezmesine izin veriliyordu, “Eserlere zarar verilmemesi için”.
Peki ama bu dünyanın en önemli çağdaş sanatçılarından biri mi, yoksa klasikler arasına girmiş ustalardan biri mi?
Hayır, ama günümüzde moda da sanat olarak kabul ediliyor, her ne kadar hızlı tüketilse de...
Moda dünyasında yükseldikçe tasarımcılar daha da zorlanmaya başlıyor, hem ağır stresle baş edebilmek hem de sürekli yeni şeyler yaratabilmek için.
Peki ama değer mi bu kadar strese?
Hiç sanmıyorum.