Geçen yıl tam da bu zamanlarda fonda Hotel California çalıyor; 1968’den beri İstanbul, Uludağ, Bodrum, Londra, Monte Carlo gibi farklı yerlerden gece hayatı manzaraları film şeridi halinde gözlerimizin önünden geçiyor. Hepsinin ortak yanı Metin Fadıllıoğlu imzası taşıması.
Marka Konferansı’ndayız; sahnede Balçiçek İlter soruyor, Metin Fadıllıoğlu cevaplıyor. Arkada da Metin Fadıllıoğlu’nun ‘29’ kitabından karelere yer veriliyor.
Vur patlasın çal oynasın bir hayat var karşımızda. “Zaten bu kitabın çıkış sebebi de bu” diyor Metin Fadıllıoğlu.
“En yakın arkadaşlarım bile ‘En güzel hayat sende, en güzel manzaranın önündesin, en güzel kızlar yanında, en güzel yemekler ve içkiler elinin altında’ deyip duruyorlar. Ben de bu işin gerçekten ne olduğunu anlatmak için bu kitabı yazmaya karar verdim” diye devam ediyor.
“MEKANLARIMDA YEMEK YEMEZDİM”
Transtürk’te Faruk Süren’in yardımcısı olarak iş hayatına başlamış Fadıllıoğlu. Kazandığı bütün para, öğle yemeği ve yol masrafına gittiği için ek iş olarak 33’te DJ’lik yapmaya karar verdiğini anlatıyor:
“Bana ‘Zevk için mi çalıyorsun?’ diye sorarlardı; ‘Hayır para kazanmak’ için derdim.
Büyük firmalar, çalışanlarına büyük paralar vermez. Şimdi ben de bizim ekibimizde çalışanlara ‘Burada bu kadar çok şey öğreniyorsun, bir de üstüne para mı vereceğiz, senin bize para vermen lazım’ diye takılıyorum...”
Konu, insanlarla uğraşmanın ne kadar zor olduğuna geliyor...
“Önce insan sevmek lazım. Aldığınız paranın hakkını verdiğiniz anlayışını yerleştirebilirseniz daha çok saygı duyuyorlar” diyor.
“Eskiden kendi mekanlarımda masada oturup yemek yemezdim, ‘Patrona torpil yapıyorlar, bizim yemekler hâlâ gelmedi’ denilmesin diye. Son 12 yıldır kendi mekanlarımda oturmaya başladım, hatta bazen ‘En iyi masayı bana ayırın’ bile diyorum artık” diye devam ediyor.
“İŞ YAPMIYORSA İKİ SEZON DİREN”
Hatalarından da bahsediyor Metin Fadıllıoğlu...
“32 yer yaptım, bir kısmında çuvalladım. Bizim işte çalışmayan yerin olunca hemen terk edeceksin, en fazla iki sezon deneyeceksin” diyor.
Hata yapmasının nedenini ise bazı işleri çok hafife almasına bağlıyor:
“Tam kurumsallığa geçemediğim için yalnızdım, sadece ailem vardı, oysa sıkı bir takımınız olması lazım.
İşler iyi giderken, mekanlar doluyken, oksijen gibi hayatın bir parçası, son derece doğal algılıyorsunuz ama markalardan birinde işler düştüğünde işte o zaman anlıyorsunuz bunun aslında nasıl bir iş olduğunu, sinirleriniz geriliyor.”
Peki ama Metin Fadıllıoğlu ne tavsiye ediyor?
“Yeni şeyler keşfetmek için kurallara, doğru diye öğretilen şeylere ihanet etmemiz lazım. En çok da kendi uğraştığımız alanın dışına dikkatimizi çevirmemiz gelişmemizi sağlar” diyor.
Ne diyelim, tecrübe konuşuyor. İşte bu yüzden seviyorum Marka Konferansı’nı; tecrübe konuşuyor, siz dinliyorsunuz.
Tamam, bazı konuşmacılar hayal kırıklığı da yaratıyor, bazıları ise beklentinizin çok üstünde çıkıyor ve hiç beklemediğiniz hikayeleri can kulağıyla dinliyorsunuz.
HANGİ İSİMLERİ KAÇIRMAMALI?
Bu yıl Marka Konferansı’nın 15. yılı.
Mimar Rem Koolhaas, aktivist ve müzisyen Bob Geldof, LVMH Saat Grubu Başkanı Jean-Claude Biver, oyuncu/mo-del/girişimci Lily Cole gibi alanlarında uzman tam 32 isim; 18 ve 19 Aralık’ta Hilton İstanbul Bomonti Otel’de konuşacak.
Time dergisi tarafından dünyanın gidişatını en çok etkileyen 100 kişi arasında gösterilen Rem Koolhaas’ın kentlerin geleceğini anlatacağı, Bülent Eczacıbaşı’nın ‘İstanbul bir tasarım kenti olur mu?’ sorusunu yanıtlayacağı, Zeynep Fadıllıoğlu, Ayşe Bali ve Kutluğ Ataman’ın Türkiye markasını değerlendireceği konuşmaları merak ediyorum.
En çok da ‘Bir ulusun modası nasıl
geliştirilir?’ konusu
ilgimi çekiyor.
Pazarlama ve PR alanındaki 20 yıllık birikimiyle bugün Londra Moda Haftası’na en parlak dönemini yaşatan British Fashion Council CEO’su Caroline Rush doğru pazarlamanın bir ülkenin ve şehrin marka değerine nasıl etki edebileceğini anlatacak.
Ayrıca moda, kültür, güzellik ve stil alanında danışmanlık yapan Lady Kinvara Balfour da
‘Nasıl cool kalınır?’
sorusunu yanıtlayacak.
Umarım bu konuşmaları bizim moda haftalarımızın organizatör ve katılımcılarının da izleme şansı olur.