Benzetmeyi severiz, her anlamda. Yıllarca Bodrum’u St. Tropez’ye benzetmek istedik. Hatta birkaç yıl önce başarılı işletmeciler itinayla açıkladı. Metin Fadıllıoğlu; “Bodrum St. Tropez gibi olmalı” dedi, Babyloncular ise “Çeşme’nin Ibiza’dan bir farkı olmamalı” dedi.
Bu yolda emin adımlarla ilerlendi; her koya bir beach club konduruldu, gece kulüpleri sıra sıra dizildi. Uluslararası restoran zincirlerinin şubeleri de heyecanla
getirildi. Marinalarla da mega yat sahipleri tavlandı.
Bodrum, Çeşme bitti!
Oysa Bodrum da, Çeşme de kendi hallerinde zaten güzeldi; St. Tropez’ye ya da Ibiza’ya benzemeleri gerekmiyordu. Oralara giden turist zaten sırf onlara benziyor diye bize gelmeyecekti. Bize özgü bir şeylerimiz vardı, onları ön plana çıkarmalıydık ama her zamanki gibi değerlerini bilemedik işte. Başkasına benzemeye çalışmak yine ağır bastı. Komşunun tavuğu yine bize kaz göründü.
Peki ama sonuç ne oldu?
Benzedik benzemesine de, ruhumuzu kaybettik bu uğurda. Sonra da hep birlikte kararımızı verdik: “Bodrum bitti, sıra Çeşme’de.” Az başlık atmadık böyle. Daha sonra bölgelere de ayırdık; “Türkbükü bitti, artık Yalıkavak zamanı” dedik. Çeşme’de Alaçatı’yı yere göğe koyamadık. “Yeni Türkbükü” bile dedik Alaçatı için. Anında döndük; en tutkulu Bodrum aşıkları bile
rotayı Çeşme’ye çevirdi.
Akyaka Alaçatı olmasın!
Şimdi ise nurtopu gibi yeni bir kurbanımız var, hafta sonu gazetelerde görmüşsünüzdür; Akyaka. ‘Müstakbel Alaçatı’ diye gazlanıyor. Müdavimleri bir yandan ballandıra ballandıra anlatıyor, bir yandan da; “Popülerleşmesiyle bakirliğini kaybedecek diye korkuyoruz” diye çelişkili açıklamalar yapıyor.
Bir yanda gerçekten üzülenler var; sevdikleri yeri kalabalıkla kaybedecekleri için, bir yanda da evler değerlenecek diye sevinenler var.
Akyakalılar kızgın, “Berna Öztürk kendi reklamı için Akyaka’yı kullanıyor” diyenler bile var. Diğer yandan da Akyaka’ya kimler kimler gidiyormuş diye liste çalışanlar var.
Botokslu kadınlara benzedi
Akyaka’dan bir Alaçatı çıkar mı? Şu an ki haliyle tabii ki çıkmaz, çıkmasın da zaten ama botoksla nasıl bütün kadınlar birbirine benziyorsa, tatil yerlerini de İstanbul’dan transfer aynı mekanların şubelerini açarak birbirine benzetmeyi başarıyoruz. Sonra da yine aynı botokslu kadınların aynaya baktıklarında o korkunç hallerine bayılmaları gibi biz de yarattığımız korkunç şeyin çok iyi
göründüğünü düşünüyoruz.
Akıl fikir lazım cümlemize.
Ah eskiden böyle miydi?
Evet, 10 yıl önce ne Bodrum’un, ne Çeşme’nin bu hale geleceğini tahmin bile edemezdik. Ülkenin en güzel tatil yerlerinin sırf kalabalık, gürültü ve trafikle anılacağı hiçbirimizin aklına gelmezdi.
Şimdi ise sayıklıyoruz, “Nerede eski Bodrum, nerede eski Alaçatı?” Mumla arar olduk, eskiden gittiğimiz salaş balıkçıları. Bazıları çoktan kapandı gitti, bazıları sınıf atladı, Güngör Uras’ın deyimiyle ‘Business class’ versiyonları açıldı. Bazıları ise sıfır
değişikliğe rağmen eski tadını kaybeden
yemeklerini fahiş fiyatlar eşliğinde sunmaya başladı.
Hızlı tüketiyoruz; sadece restoranları, gece kulüplerini değil, sevdiğimiz tatil yerlerini de, hatta şehirleri de. Hem kendi kendimiz bu hale getiriyoruz, hem de sonradan bayıla bayıla söyleniyoruz, “Ah eskiden böyle miydi?” diye.
O yüzden üzülüyorum şimdi Akyaka’nın böyle gündeme gelmesine. Bırakalım Akyaka, Akyaka gibi kalsın; Alaçatı’ya hiç benzemesin. Çeşme Ibiza’ya benzemesin, Bodrum St. Tropez’ye benzemesin. Hepsini
oldukları gibi sevelim, tabii artık kendilerine has özelliklerini bulabilirsek.