Jodie Harsh Londra’nın en sevilen DJ’lerinin başında geliyor.
Mert Alaş’tan Victoria-David Beckham’a Londra’daki birçok ünlü ismin hem yakın arkadaşı hem de partilerinin vazgeçilmez DJ’i.
Onu ilk defa Mert Alaş’ın İbiza’daki ev partisinde, sonra da Mert’in MNKY HSE’da yaptığı, Kate Moss’un pastadan çıkıp ‘Happy Birthday’ şarkısını söylediği doğum günü partisinde izlemiştim. Daha sonra çaldığı kulüplerde de dinleme fırsatım oldu.
İnanılmaz bir enerjisi olan Jodie önümüzdeki hafta İstanbul’a geliyor, üyelik kulubü Soho House İstanbul’un yedinci doğum günü partisinde bir performans sergilemek üzere... 24 Mart Perşembe akşamı gerçekleşecek partinin diğer şaşırtıcı ismi ise tam bir ‘Oldies but Goldies’ yıldızı: Sister Sledge.
Sister Sledge, 1971’de kurulmuş bir Amerikan müzik grubu. Dört kız kardeş disko çağının zirvesinde uluslararası başarı elde etmiş. Tabii bu başarının arkasında birçok müzisyenin kariyerinde olduğu gibi yine Ertegün kardeşlerin kurduğu Atlantic Records vardı. Atlantic Records, kızkardeşleri Nile Rodgers ve Bernard Edwards ile bir araya getirdi ve ortaya 1979’un efsane hit şarkısı ‘We Are Family’ çıktı. Bugün hala ‘We Are Family’ en çok dinlenen şarkılar arasında.
24 Mart’ta Sister Sledge ve Jodie Harsh’ın yanı sıra Vasil Vingas, Sarp Dakni, Emre Garan ve Q-BRA da performanslarıyla doğum günü partisine renk katacak. Öncesinde ise program belli, Soho House’un herkese açık olan İtalyan restoranı Cecconi’s’te yemek.
Atlantic Records nasıl kuruldu?
1930’larda Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’nde iki delikanlı caz tarihini değiştiriyor. 1935’te büyükelçi babalarıyla birlikte elçiliğe taşınıyorlar, en büyük ilgi alanları caz müzik. O zaman şehrin caz kulüplerine gittiklerinde fark ediyorlar ki, ya sırf beyazlar ya sırf siyahlardan oluşuyor kulüplerin izleyicileri!
Farklı ırklardan müzisyenler de bir arada sahneye çıkamıyor, yine siyah-beyaz ayrımı yapılıyor. Bunu fark eden ve saçma bulan iki kardeş, yavaş yavaş Büyükelçilik rezidansında yetenekli müzisyenleri bir araya getirmeye başlıyor, siyah-beyaz ayrımı yapmadan.
1930’lar için son derece cesur bir hareket bu! Böylece Washington’da ilk defa siyah ve beyaz cazcılar, birlikte müzik yapmaya başlıyor. Komşular, hatta beyaz bir kongre üyesi Büyükelçi’ye oğullarını şikayet ediyor, ama Büyükelçi oğullarını sonuna kadar savunuyor.
Siyah ve beyaz müzisyenlerin bir arada güvenli bir ortamda müzik yapabilmelerini destekliyor. Peki, ama bu bizim için neden önemli? Çünkü söz konusu olan Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği ve Büyükelçi Mehmet Münir Ertegün’ün oğulları Ahmet ile Nesuhi Ertegün.
Ahmet ve Nesuhi Ertegün, daha sonra 1942’de Washington’ın ilk karma konserini düzenliyorlar. Ertegün kardeşlerin caz tarihinde etkileri bununla bitmiyor.
Ahmet Ertegün 1947’de Atlantic Records’ı kuruyor, birkaç yıl sonra da Nesuhi Ertegün şirkete katılıyor; John Coltrane, Thelonious Monk, Ray Charles, Aretha Franklin, Led Zeppelin, Sister Sledge gibi birçok yıldızı müzik dünyasına kazandırıyor.
Sadece müzisyenler kazandırmakla da kalmıyor, müzik festivalleriyle şehirlerin kaderini de değiştiriyorlar.
Bkz. Montreux Caz Festivali.
Ertegün kardeşlerin daha öğrencilik yıllarında sanatta eşitsizliğe karşı çıkıp, din, dil, ırk ayrımı yapmadan tüm sanatçılara destek olmaya başlamasıyla dünya müzik tarihi değişiyor. İşte sanatın birleştirici ve iyileştirici gücü her zaman olduğu gibi bir kez daha kazanıyor.