Şehirde önemli bir eksiği doldurdu

İstanbul’da son zamanlarda açılan kesinlikle en iyi restoran, Mehmet Gürs imzalı

Mehmet Gürs’ü bu yıl dünyanın en iyi 51. restoranı seçilen Mikla’dan tanıyorsunuz.

Şimdi Karaköy’de Novotel’in terasında açılan Mürver’de de karşımıza çıkıyor.

İstanbul neden fotoğrafa gelmiyor?

Contemporary İstanbul’un direktörü Kamiar Maleki ile birlikte gidiyoruz Mürver’e.

Kamiar Maleki, tam bir İstanbul âşığı, İstanbul’u yurt dışında tanıtmak için gönüllü elçilik yapıyor.

“İstanbul kadar güzel bir şehir yok” diyor, sonra da ekliyor: “Ama fotoğrafla İstanbul’un hakkını verebilmek çok zor. Fotoğraflar İstanbul’un güzelliğini doğru yansıtmıyor”.

Benim Mürver’in manzarası karşısında elimden telefonu düşüremeyip Instagram’da Hikâyeler paylaştığımı izledikçe.

Gerçekten de şahane bir İstanbul manzarası var restoranın, her ne kadar şimdilik Galataport inşaatıyla gölgelense de. Kamiar Maleki haklı, İstanbul çoğu açıdan fotoğrafa gelmiyor artık. Bunun en büyük nedeni de her fotoğrafta kareyi bozan bir şey giriyor kadraja.

İşte Mürver’in şahane manzarasında da Galataport şimdilik öyle duruyor. Umalım, tamamlandığında İstanbul’a yakışır bir görüntü olsun.

Yemekler de etkileyici

Daha sonra manzaradan gözlerimizi ayırıp restoranın iç kısmına bakıyoruz. Fazla ışıklandırmaya rağmen sıcak bir ambiyansı var mekânın, sanki yepyeni değil de her zaman oradaymış hissi veriyor. Tabii bunda ortadaki dev odun fırının da etkisi çok.

Gelelim asıl önemli konu yeme-içmeye...

Genelde İstanbul restoranlarında manzara iyiyse, yemekler vasattır. Burada yemekler

Önce tekilalı Mürver kokteyl ya da isli domateslerle yapılan bloody mary öneriliyor, sonra ise 4 farklı çeşit Anadolu peynirinden oluşan karışımla nefis bir ekmek geliyor. Küçük küçük tadımlıklar her şeyi deneme isteği yaratıyor.

Mönü deniz mahsulü ağırlıklı. Balık ekmekten fırın sütlaca birçok klasik lezzet yeniden yorumlanmış, özellikle sebzeli fener kavurma ve saatlerce fırında pişen kuzu kıvırcık tavsiye ediliyor. Benim favorim ahtapot oluyor.

Mürver’e yemeye, içkiye, hatta özel odasında toplantıya bile gidilebilir. Gidip de memnun kalmamak mümkün değil.

Sonunda, İstanbul’a gelen yabancı misafirleri gönül rahatlığıyla ağırlayabileceğimiz yeni bir restoran çıktığı için mutluyuz.

Umarım, hep böyle devam eder.

İsteyince oluyor!

Son zamanlarda beni en çok mutlu eden şeylerden biri Nesin Vakfı’nın yandaki arsayı almak için başlattığı bağış kampanyasının başarıyla tamamlanması ve arsanın artık Nesin Vakfı’na ait olması. Arazi Nesin Vakfı’nın öğrencilerine daha iyi koşullar sağlayabilmesi için önemli. Neyse ki, sadece kendini düşünmek / kurtarmak yerine başkaları için de bir şeyler yapanlar da var aramızda. Neyse ki söz konusu Nesin Vakfı olunca, bir hafta kadar kısa bir sürede tam 800 bin TL toplandı.
İkinci hafta daha bitmeden toplam 2 milyon TL’ye ulaşıldı. Demek ki isteyince oluyor!