* Twitter ve Facebook’tan uzak durulacak, mümkün olduğunca paralel hayat, paralel gündem yaratılacak.
* Sosyal medyayla vedalaşınca aslında ne kadar çok boş vaktimiz olduğu idrak edilecek. Sürekli ertelenen ıvır zıvır işler yapılacak.
* Hollywood sağ olsun, son zamanlarda yılın filmleri 3 saatin altında değil. Artık Martin Scorsese’nin Leonardo DiCaprio’lu ‘Para Avcısı’nı mı, Spike Jonze’un sanal aşkı anlatan ‘Her’ filmini mi izlersiniz bilmem ama en azından 3 saati çok düşünmeden geçirebilirsiniz. Ama tabii sinema çıkışı kaçırdıklarınızı yakalamak da bir bu kadar sürebilir.
* Telefonların dinlenmesi ve montaj olduğu açıklanan ses kayıtlarının gerçek mi sahte mi olduğu konusuna mümkün olduğunca girilmeyecek. Hele hele “Gerçek olması mı, sahte olması mı daha iyi” sorusu hiç ama hiç sorulmayacak.
* Neyin gerçek neyin sahte olduğundan çok, “Acaba ne bizi şaşırtır?” konusu üzerinde çalışılabilir. Bu çalışma da epey vakit alabilir.
* Artık top 10’a değil, dinlenilen top 7000 kişi listesine girilmediği için üzülenler var. Boşuna üzülmemek lazım. Malum, hepimiz birbirimize 6 derece uzaklıktayız, bu teoriyle listelerde yükselmek çok da zor değil.
* Son bir umut, evdeki ayakkabı kutuları tek tek didiklenecek. Ya çıkarsa umuduyla!
* Dolar ve euro’nun yükselişi izlenmeyecek, bir tek biz mi TL kazanıyoruz konusu hiç ama hiç açılmayacak.
* Morali iyi tutmak için son ümit çikolataya saldırılacak. Ama sonradan pişman olunmayacak.
NAOMİ WATTS’IN YASAK AŞKI
Şimdi bir de gösterimde olan ama sadece birkaç sinema salonunda izleyebileceğiniz bir filmden söz edelim. ‘Two Mothers’, Türkçe adıyla ‘Yasak Aşk’.
İtiraf etmeliyim, beni filme çeken başrollerdeki Naomi Watts ve Robin Wright.
Robin Wright’ı Kevin Spacey’le oynadığı ‘House of Cards’ dizisinde de izliyorum ve her izlediğimde ona bir kez daha hayran kalıyorum.
Bu iki genç ve güzel annenin çocukluklarıyla başlıyor film.
Avustralya’da okyanus kıyısında müthiş bir doğa ve evler arasında geçiyor. Nefis bir arka planı var filmin. Sırf bu manzara için bile izlenir. Derken film Biscolata reklamlarına dönüyor.
İki genç ve güzel annenin iki yakışıklı, hatta annelerinin deyimiyle ‘Yunan tanrılarına benzeyen’ oğulları var. Onlar da anneler gibi birbirleriyle yakın arkadaş...
Derken oğullardan biri, annelerden birine aşkını itiraf ediyor. Onları sevişirken yakalayan diğer oğul da diğer anneye koşuyor, intikam almak için...
Konuyu böyle anlatınca bir numara yok. Film daha çok görsellik üzerine kurulu.
Yönetmen Anne Fontaine. ‘Coco Before Chanel’in de yönetmeni.
Görsellik üzerine
Film İngilizce olsa da, yönetmenin Fransız olduğunu hem karakterlerin sık sık sigara içmesinden, hem de konunun işlenişinden ve kadınların bu aşkla neler hissettiklerinin ön plana çıkarılmasından anlıyorsunuz.
Erkekler sadece güzel vücutlardan ibaret, onların bakış açısı yok filmde.
Zaten genç erkeklerin yaşça büyük kadınlara olan ilgisi daha önce işlenmemiş bir konu da değil.
Naomi Watts filmin yapımcılarından biri. Nasıl ‘Kelebeğin Rüyası’nda Belçim Bilgin için “Yaş bakımından olmamış” denildiyse, bu filmde de Naomi Watts için aynı şey söyleniyor.
Watts, 19 yaşında çocuk annesi olmak için fazla genç görünüyor. Yine de sıfır makyaj ve göz kenarlarındaki çizgilerle ve tabii oyunculuğuyla rolün hakkını veriyor.
Filmde asıl kötü duran 21 yaşındaki erkeklerin evlendikleri kendi yaşıtları kızlar. Genç eşler belli ki itinayla, güzel olmasın diye seçilmiş.
Kadınların, erkeklerin, arkadaki doğanın bile olağanüstü güzellikte olduğu bu filmde güzel olmayanlar sırıtıyor işte.
‘Yasak Aşk’ı izlediğime kesinlikle pişman değilim ama izlemeyerek de çok şey kaçırıyorsunuz diyemem.
Bir tek, filmin plaj sahnelerini izledikçe yaza hazırlık için daha motive olacağınızı garanti edebilirim.