David Bowie sadece bir rock star değildi, gerçek bir ikondu aynı zamanda.
Sadece müziğiyle, tarzıyla değil, sahne dekorlarını bile kendi çizecek ve 1973’ten beri her şeyini arşivleyecek kadar çalışkan / titiz, 1983’te Yeni Zelanda’da verdiği konsere 80 bin kişilik izleyici çekerek Guiness Rekorlar Kitabı’na girecek kadar ve 1999’da Hours ile ilk tamamı indirilebilen albümü yapacak kadar öncü olmasıyla da.
Boşuna Londra’nın önemli müzesi Victoria & Albert, ‘David Bowie Is’ retrospektifi yapmadı.
Sergi daha açılmadan 50 bin bilet satıldı
Şimdiye kadar gezdiğim en etkileyici sergilerden biriydi, 50 yıllık popüler kültürün özetiydi.
Biletleri aylar öncesinden tükenmiş, yine de müzenin kapısında kuyruklar oluşmasına neden olmuştu.
V&A, tarihinde ilk kez bir serginin ön satışında tam 50 bin adet bilet sattı.
Peki ama sergide neler vardı?
Videolar, enstalasyonlar, el yazısı şarkı sözleri, mektuplar, Londra’dan Berlin’e taşınışı, Berlin günleri, filmlerinden parçalar, yapmaya çalışıp yapamadıkları, çizimleri, aldığı notlar, hayran mektupları, Burroughs’dan Peter Pan’e, Marlene Dietrich’ten George Orwell’e, hatta Iggy Pop’a onu etkileyenler...
Gerçek adı olan David Robert Jones’u çocukluğunda bırakıp David Bowie olarak doğduğu an, 16 Eylül 1965’te adını resmen değiştirdiğini bildiren mektuptan olağanüstü kostümlerine her detay...
Tilda Swinton, serginin açılış yemeğinde David Bowie’ye hislerini şöyle özetlemişti: “Hepimizi bu odaya getiren farklı kökenleri ve farklı rotaları var. Sen bizden biriydin, bizdensin. Hepimizin DNA’larını şekillendirdin. Şu an neredesin? Hiç önemli değil. Sen bizi bir araya getirdin ve hepimizin uzaylı kuzenisin.”
Bowie’nin o dönemki son albümü Where Are We Now’a (Şimdi Neredeyiz) ve tabii Ziggy Stardust adıyla yarattığı başka bir gezegenden gelen rock star karakterine gönderme yaparak.
Bowie daha sonra bir albüm daha yaptı: Blackstar, 69. doğum günü olan 8 Ocak’ta piyasaya çıktı.
İki gün sonra ise aramızdan ayrıldığında yine bir sürpriz yapmıştı, müzik kariyeriyle zirveye geri dönmüştü.
Sergideki en değerli parçalardan biri ise Heroes (Kahramanlar) şarkısının el yazısı sözleriydi.
Çünkü Heroes, serginin de Bowie’nin hayatının da ana fikriydi aslında.
Herkesi bireyselliğe yönelten, umut veren bir şarkı.
Berlin Duvarı yıkılırken de marş gibiydi, şimdi de öyle olabilir.
O kadar zamansız.
Aynı David Bowie gibi.
Heroes’un sözleriyle veda edelim.
***
Duvara yaslanmışız
Ve silahlar patlıyor başlarımızın üstünde
Öpüşüyoruz, hiçbir şey düşemezmiş gibi
Utanç öteki tarafta
Yenebiliriz onları, sonsuza dek
Sonra kahraman olabiliriz, bir günlüğüne de olsa
Kendimiz olabiliriz, bir günlüğüne bile olsa...