Bugünkü konumuz: İstanbul’un en yeni 3 restoranı, Raika, Lilu ve P.F. Changs
Tam iki hafta önce “İmzalar pazartesiye kaldı” diye Doğuş Grubu’nun İstanbul Doors Group’un yüzde 74.25’ini almak için anlaştığını yazmıştım. Daha sonra İstanbul Doors Group’un yeni restoranı Raika’da ortaklardan Levent Büyükuğur ve Berk Ekşioğlu’yla karşılaştığımda “Noktası, virgülüne kadar yazmışsın” diye takılmışlardı. Ama yine de satış hakkında konuşmaktan kaçınıyorlardı.
Beklenen açıklama, sonunda, iki gün önce geldi. Doğuş Grubu, İstanbul Doors Group’un çoğunluk hissesini aldı. Bu, Türkiye’de yeme-içme sektörü için gerçekten çok önemli bir gelişme. Aynı zamanda Türk mutfağının yurt dışında tanıtılması için de önemli.
İstanbul Doors Group, İngiliz restoran grubu Tom Aikens’ı aldığında Levent Büyükuğur, yabancıların Londra’da iyi bir Türk restoranına ihtiyaç olduğunu söylediğini anlatıyordu. Hatta Raika açılmadan önce isim arayışı biraz da bu yüzden uzun sürdü, uluslararası olabilecek bir isim arandı. Malum, Londra’da çok Türk restoranı var ama çoğu hayal kırıklığına yol açıyor. Yemeği iyi olanda ambiyans yok, korkunç bir müzik ve hâlâ başlarında fes olan garsonlar karşınıza çıkıyor. Ambiyansı nispeten daha iyi olanın da yemeklerinde iş yok. Şimdi bu durum değişebilir diye düşünüyorum, Raika’da yemekte.
Otel restoranı tutar mı?
Raika, The Marmara’nın 20’nci katında. Nefis bir İstanbul manzarası var. Bizde adettir, manzara iyiyse yemeklerde beklentiyi minimumda tutmak gerekir. Ama burada durum öyle değil. Otel restoranlarının İstanbul’da popüler olması gerçekten zor. Alışık değiliz, otel asansörlerine binip restorana çıkmaya. Bir tek Mikla istisnayı bozuyordu. Otel restoranı fikrini değiştirmişti. Şimdi Raika da bunu destekliyor. Otel restoranı gibi değil. Gerçi sağdaki asansörlere binerseniz 19’uncu katta inip 20’nci kat için asansör değiştirmeniz gerekiyor. Ama o kadar kusur olur.
Raika’nın en önemli artılarından biri yerel lezzetleri taze malzemelerle yeniden yorumlaması ve tabii sofraya gelen her şeyin paylaşımlık olması. Artık kimse 3 full course yemek istemiyor. Ama bir salatayla geçiştirmek de istemiyor. Onun yerine farklı lezzetlerin azar azar tadına bakmak hem diyetisyenlerin önerdiği gibi ‘her şeyden kararında yiyin’ anlamına geliyor, hem de tadım yapar gibi daha eğlenceli oluyor.
Raika’da Ege otlarıyla ya da buharda asma yaprağında deniz levreğiyle sağlıklı beslenmeniz de, fıstıklı köfte ya da şekerpareyle niyeti bozmanız da mümkün. Seçim size kalmış!
Lilu beni şaşırttı
Nişantaşı sakinleri yeniliklere karşı temkinlidir. Özellikle de yıllardır alıştığınız ve sevdiğiniz bir mekan kapanıp da yerine yeni bir yer açıldığı zaman bünye reddeder. İşte ben de Cafe In’in yerine açılan Lilu’yu başta reddettim. Yılların Cafe In’inin kapanmasına üzüldüğümden mi, Lilu hakkında duyduklarımdan mı emin değilim. Ama sonuçta deneyince yanıldığımı anladım. Lilu’nun zengin bir mönüsü var. Kadayıfa sarılmış karidesten suşilere, salatalardan makarnalara mönüde yok yok. Suşileri şaşırtıcı derecede başarılı. Nişantaşı’ndaki diğer suşicilerden açık ara daha iyi. Önyargılı olmayıp, denemenizi tavsiye ederim.
P.F. Chang’s dolup taşıyor
İstanbul’da belli lokasyonlarda yeni mekân açıldı mı herkes heyecanlanıyor. Etiler Nispetiye Caddesi de bunlardan biri. P.F. Chang’s büyük bir restoran zinciri. Dev prosiyonlarıyla Çin yemekleri yapıyor. Etiler’de ve hatta İstanbul’da boşluk olan bir alanı dolduracak. O yüzden açılış gününden beri dolup taşmasına şaşırmamalı.