Pazar günü İstanbul’un en güzel binalarından birinde, Maçka Akif Tuncel Lisesi’nde oyumu kullandım. Bunun için tam 1.5 saat sırada bekledim.
Tuvalet kağıdı gibi katla katla bitmeyen oy pusulalarının neden böyle olması gerektiğini ve neden her şeyi yenilemeye bayılırken, kaldırım taşlarını bile sürekli yıkıp tekrar yaparken, hâlâ oy pusulalarımızın yenilenmediğini anlamadan...
Oy kullanmanın ardından imza atarken bir kadın tutturdu, “Kendi kalemimle imzamı atacağım, öbür kalem uçabilir” diye. Malum, hepimizde tuhaf bir paranoya hali... Kimse kimseye güvenmiyor. Kimi zaman haklıyız, kimi zaman haksız. Artık bunu anlamak daha da zorlaşıyor.
Bu durumda sandık görevlileri herkesin aynı kalemle imza atması gerektiğini ısrarla söyledi. Bir kalem uğruna ortam gerildikçe gerildi, sıra uzadıkça uzadı. Oy ve Ötesi’nin gönüllüleri “Herkes istediği kalemle imza atabilir, hukukçulara danıştık” dedi.
Dinleyen olmadı! Sonuç, kavga giderek alevlendi...
Hiç ummadığım kişiler olmayacak tepkiler vermeye başladı. Ece Sükan ve Ümit Benan’ın Bebek’te valelerle yaşadığı korkunç görüntülere ramak kaldı. Çünkü artık hepimizin sinirleri bozuldu. Hangi partiye oy verirsek verelim, kimsede sabır ve anlayış kalmadı.
Herkes birbirine düşman kesildi.
Maçla stres atanlar
Pazartesi akşamı Fenerbahçe-Bursaspor maçına giderken koyu Fenerbahçeli arkadaşlarımla konuştum. Hiçbir maçı kaçırmayanlar bile “Moralim bozuk, maça gidecek halim yok“ dedi.
Bir kısmı bir gece önce sabaha kadar seçimleri izlemiş uykusuzluktan yorgun düşmüştü.
Bir de maçla stres atmak isteyenler vardı. Yaşadığımız olaylar, gerginlikler hepimizde farklı tepkiler yaratıyor işte. Bazılarımız içine atıyor, bazılarımız dışa vuruyor.
Statta çok sevdiğim bir doktorla karşılaştım, “Nasılsınız?” dedim, acı acı güldü,“Bari bugün kazanalım” dedi. İşte laçka olan sinirlerimizin geldiği nokta bu.
Başka hiçbir ülkede yerel seçim sonuçlarının seçmeni bu kadar derinden etkilediğini sanmıyorum.
Haksız mıyım?
SIFIRLANMAK İSTEYENLERE
Artık hepimizin dilinde aynı şey var; “Şimdi ne olacak?”...
İşte bu soruya cevap arayanlara ufukta bir zihin açma faaliyeti var.
Bilen biliyor, TED, paylaşmaya değer fikirlerin dile getirildiği, dünyanın önde gelen düşünürlerinin, bilim insanlarının, sanatçıların, tasarımcıların konuşmacı olarak katılarak kendi ilham verici, yaratıcı, yenilikçi fikirlerini ve öykülerini cesurca paylaştığı ve bu şekilde fikirlerin tüm coğrafi sınırların ötesine yayıldığı bir platform ve konferans.
TEDxReset ise; bir grup TED gönüllüsünün İstanbul’da bir TEDx zihin konferansı yapmak üzere TED lisansını alarak başlattığı bir girişim.
GÖNÜLLÜ ORGANİZASYON
Geleceğe dönük uluslararası bir vizyon yaratmak ve paylaşmak adına kâr amaçsız düzenlenen, gönüllü bir organizasyon.
2010 yılından bu yana “Sıfırla”, “Ya Yanılıyorsak”, “Yolculuk Nereye?” ve “Kritik Kavşaklar” temalarıyla düzenlenen konferanslarla 2 bin 500’e yakın salon katılımcısına, 40 bine yakın online takipçiye ulaştı TEDxReset.
Beşinci yılında “Ya Şimdi?” temasını seçti. Dünyanın dört bir yanında ve tabii en çok da Türkiye’de sosyal, siyasi ve ekonomik belirsizlikler “Ya Şimdi?” sorusunu uyandırırken hayatın her alanından, farklı düşünen 36 konuşmacı bu soruyu cevaplayacak.
HEPİMİZİN İHTİYACI VAR!
18-19 Nisan tarihlerinde Maslak TİM Show Center’da gerçekleştirilecek TEDxReset’te Tanrılar Okulu’nun yazarı Prof. Stefano D’Anna, Stanford Üniversitesi’nden Dan Klein, önemli tasarımcı ve eğitmenlerinden Oruç Çakmaklı, KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Gelecekhane’nin yaratıcısı Halil Aksu gibi alanında fark yaratmış konuşmacılar bugünü sorgularken yarına ilişkin fikirlerini paylaşacak.
İletişimci Ali Üstündağ’ın küratörlüğünde.
TEDxReset 5. yılında yine “Sıfırlayacak” diyecek kadar iddialılar. Sıfırlanacak kutularımız yok, olsun...
Hepimizin sıfırlanmaya ihtiyacı var, o kesin!