Mısır Çarşısı’ndaki Pandeli, bir dönem vedalaşmak zorunda kaldığımız, çok sevdiğimiz klasiklerdendi.
Atatürk’ün de en sevdiği lokantalar arasında olmasıyla kalbimizde ayrı bir yeri vardı. Sınırlı sayıda kalmış eski İstanbullu markalardan biriydi, hatta Yüzyıllık Markalar Derneği kurucularındandı.
Kraliçe II. Elizabeth, İspanya Kralı Juan Carlos, Kraliçe Sofia, Audrey Hepburn ve Robert De Niro gibi önemli isimleri ağırlamıştı.
İşte o yüzden, Menderes Utku ve Gülin-Yücel Özalp, İstanbul’a bu tarihi markayı yeniden kazandırdığında sevindik, bunu yaparken de geride durmaya özen göstermelerini takdir ettik.
Çünkü Pandeli sadece bir lokanta değil, çok değerli bir tarih. Şimdi Pandeli, pandemi döneminde kurulan Marsel Delights ile bir iş birliği yaptı ve Bazaar Lokum adlı tarçınlı, karanfilli, cevizli özel bir lokum üretti.
Selim Cenkel’in kurduğu Marsel Delights’ın ilham verici bir hikayesi var.
Cenkel, azınlık kültüründen gelmesini, yurt dışı eğitimini, seyahatlerini, İstanbul’daki hayatını gözden geçirdikten sonra yaşantısının tam bir sentez olduğunu, Doğu ile Batı kültürleri arasında sürekli geçiş yaptığını tekrar keşfetmiş. Bu keşfi gıda alanında yenilik yapma arzusuyla birleştirince lokum gibi kendisine ait olduğunu hissettiği yerel bir lezzeti yorumlayabilme, güncelleştirebilme fikri onu çok heyecanlandırmış ve yemek kitaplarından ve internetten reçeteler araştırmaya başlamış.
Hedefi, güncel tat beklentilerine cevap verebilecek şekeri daha az ve daha doğal bir lokum yapmak ve lokum çeşitlerini geliştirirken farklı tatlarla yiyenleri şaşırtmak ve çok kültürlü kimliği gibi bir sentez sunabilmek.
İşte bu yüzden Pandeli gibi tarihi bir markaya Marsel gibi yenilikçi bir markayla iş birliği çok yakışmış.
Tarihçesi
Pandeli, Niğdeli Rumlardan. Mısır Çarşısı’nın arkasındaki Mercan Yokuşu’nda seyyar bir arabada piyazcılık yapmaya başlıyor, ilk köfteci dükkanını da Çukur Han’da açıyor. I. Dünya Savaşı’nın İstanbul’unda, Pandeli’nin Hamal Lokantası’na, dönemin entelektüelleri; gazeteciler, şairler, yazarlar ve politikacılar gitmeye başlıyor.
Kısa zamanda herkesin sevdiği bir mekan oluyor. 1926’da Eminönü’ndeki Yağcılar İskelesi’nde üç katlı bir binada lokantasını açıyor. O yıllarda, Mustafa Kemal Atatürk Ankara günlerinde Pandeli’nin mutfağını özlüyor, Ankara’da misafir ağırlayacağı bazı dönemlerde özel siparişleri İstanbul’dan trenle veriliyor. Pandeli, II. Dünya Savaşı gibi zor zamanlarda karşılaştığı güçlüklerle savaşmayı biliyor, un stokları daralınca havanlarda pirinç döverek ekmek yapıyor. Savaşın bitmesiyle tam rahatlama sürecindeyken, bu sefer de 6-7 Eylül olayları sırasında ne yazık ki lokantası da yağmalanıyor. Mesleği bıraktığını gazete manşetlerinden öğrenen dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakanı Adnan Menderes, meşhur ustayı ikna ediyor ve Mısır Çarşısı girişindeki üst kat Pandeli Lokantası’na devlet emriyle tahsis ediliyor. Bunun üzerine Pandeli Usta, oğlu Hristo ile ellerindeki kısıtlı bütçeyle hem yağmalanan Yağcılar İskelesi’ndeki mekanı hem de mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait yeni Pandeli Lokantası’nı ayağa kaldırıyor. Kısa bir süre, Pandeli iki dükkanla yola devam ediyor.
1958 yılında şehircilik çalışmaları esnasında Yağcılar İskelesi’ndeki lokanta yıkılınca, Mısır Çarşısı girişindeki Pandeli Lokantası bu tarihten itibaren Eminönü’ndeki geleneğin yegâne temsilcisi oluyor. 1967’de Pandeli yaşama gözlerini yumunca, lokantanın işletmesini oğlu Hristo Çobanoğlu ve Cemal Biberci üstleniyor ve restoran günümüze kadar geliyor.