Pazar akşamı Nevşehir-İstanbul uçağının dörtte biri tanıdıktı, geri kalanın çoğunluğu ise yabancı turistti.
Hayır, birlikte gidilmemişti, özel bir program da yoktu.
Kapadokya, İstanbulluların Bodrum-Çeşme gibi hafta sonu destinasyonlarından oldu artık.
Ürgüp’te, Uçhisar’da, Ortahisar’da her gittiğiniz yerde İstanbul’dan bir tanıdıkla karşılaşıyorsunuz artık.
Eskiden peribacaları, yeraltı şehirleri gezilirdi, balona binilirdi, şimdi ise nerede, ne yemeli, ne içmeli, nerede trekking yapmalı gibi farklı programlar konuşuluyor. “Buraya İstanbul’dan daha kaliteli turist geliyor” diyor işletmeciler, ‘kaliteli’den kasıt daha çok para harcayan.
Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’nun burada geçmesinin de etkisi var mutlaka.
Değişim Argos ile başladı
Ama kabul etmeliyiz, esas değişim Argos’la başladı.
Argos, aslında Kapadokya’daki ilk lüks otel değildi ama tanıtımı özellikle İstanbullulara yönelik yapılan ilk oteldi.
Nefis peribacaları manzarasıyla da kısa sürede büyük ilgi gördü.
Buraya kadar gelenler Asmalı Konak’ın ilk bölümlerinin çekildiği Old Greek House’a öğle yemeğine, Ziggy’ye akşam yemeğine gitti.
Sacred House’un yıllar içinde ne kadar daha güzelleştiğine, her detayın ne kadar zevkle seçildiğine hayran kaldı.
Bölgenin ilk Relais & Chateaux oteli Museum’ın bahçesinde tavuskuşları ve kaplumbağalarla kaynaştı.
Şimdi İstanbul’dan transfer, The House Hotel Grubu’nun yeni bir otel projesi de var, Ortahisar’da yapımı devam eden Chapelle Cappadocia.
1 Haziran’da açılması planlanıyor. Kapadokya’nın birçok bölgesinde hummalı bir çalışma var, inşaatlar son hızla devam ediyor. Her inşaat tedirginlik yaratıyor bünyede.
Chapelle Cappadocia’da olduğu gibi çok özenle yapılanlar da var, tam aksi de…
Cappadox 16 Mayıs’ta
Yine de iyi şeyler de oluyor, Pozitifciler Cappadox adlı bir kültür, doğa, müzik, çağdaş sanat ve gastronomi festivali düzenliyor.
16-18 Mayıs’ta.
Çağdaş sanat etkinlikleri küratör Fulya Erdemci tarafından kurgulanıyor.
Festivalin afişinde Halil Altındere’nin 2012 tarihli ‘No Man’s Land’ adlı çalışması var.
Cappadox’un gastronomi etkinlikleri ise şef Maksut Aşkar’dan soruluyor.
Kapadokya’ya bu kadar çok ilginin olması tabii ki güzel. Ama sanki biraz fazla, yine her zaman olduğu gibi suyunu çıkaracağız gibi görünüyor. Kapadokya’dan da bir Türkbükü, Alaçatı çıkaracak gibiyiz.
Umarım öyle olmaz.
Sırf bu restoran için gitmeye değer!
“Bu hafta sonu Kapadokya’ya gelmemize değdi” dedirten ilk şey Muti Restaurant’daki yemek.
Muti, uzun yıllar Mehmet Gürs’ün ortağı olan Muhittin Ülkü’nün İstanbul’dan sıkılıp Kapadokya’ya yerleşmeye karar verip açtığı restoran.
Kapadokya’da ne kadar güzel oteller açılsa da, yeme-içme sektöründe hala eksikler çok.
Buna rağmen, Muhittin Ülkü, bırakın Kapadokya’yı İstanbul’da yiyemeyeceğiniz lezzette yemeklerin olduğu bir yer yaratmış.
Mürekkep balıklı kalamarlı ravioliden lavantalı pudinge şaşırtıcı lezzetleri bir arada sunuyor.
Cappadox’a katılıp katılmadıklarını sorduğumda öğreniyorum, 17 Mayıs akşamı mutfağa festivalin gastronomi bölümünden sorumlu Maksut Aşkar girecekmiş.
Doğrusu İstanbul’da yemeklerini yiyebileceğimiz bir şefin neden bu kadar özellikli bir yerel restoranın mutfağına girmek istediğini anlamak mümkün değil.
Cappadox için gelenlerin önceden rezervasyon yapıp Muti’nin orijinal menüsünü denemesinde fayda var.
Ihlara Vadisi’nde yeterince çay bahçesi var!
Ihlara Vadisi’nin imara açılması gündemdeydi geçen hafta. Biz de kendimizi vadide trekkinge vurduk, hem son durumu olay yerinde görebilmek hem de doğayla hasret giderebilmek için.
Ihlara’da hem vadinin içinde hem de giriş kapılarının hepsinde zaten çay bahçeleri var.
Hatta yanlarında lokantalar ve hediyelik eşya dükkanları da var. Bu, imara açılmamış haliyse imara açılmış halini düşünmek bile istemiyorum.Özellikle de vadide yer alan kiliselerdeki duvarlara kazınmış isimleri ve kalpleri gördükten sonra.