Türkiye’nin en güzel orman-larının yok oluşunu büyük bir üzüntüyle izlerken Time dergisi ‘Dünyanın en Muhteşem 100 Yeri’ başlıklı bir liste yayınladı.
2021 yılında mutlaka görülmesi gereken 100 doğa harikası ve tarihi bölgenin yanı sıra modern yerleşimlerin de yer aldığı listede Türkiye’nin en önemli turizm rotalarından biri olan Bodrum da yer alıyor.
Övgüyle söz ediliyor
Time dergisinde yer alan haberde Bodrum’un tarihi, doğal güzellikleri ve dinamikliğinden övgüyle söz ediliyor.
Time’ın listesinde Bodrum’un yanı sıra Atina, Bangkok, Las Vegas ve Cannes gibi farklı yerler de bulunuyor.
Listede Bodrum için “Türkiye’nin St. Tropez’si” ifadesi kullanıldı, bölgenin son yıllarda artan bir biçimde cazibe noktası haline geldiği de vurgulandı.
Son dönemde Bodrum’un farklı noktalarında açılan iddialı konaklama tesislerinin payının da altı çizildi.
Time dergisinden önce biz de yıllarca Bodrum’u St.Tropez’ye, Çeşme’yi İbiza’ya benzettik.
Otantik olmak önemli
Oysa Bodrum da, Çeşme de, Marmaris de, Datça da Türkiye’nin başka birçok tatil yeri de oldukları gibi çok güzel.
Yurt dışındaki tatil yerlerine benzetmeye çalışmak yerine, önemli olan otantik olmak ve Ege kasabası halini koruyabilmek.
Bodrum Loft projesiyle geçen yıl Bodrum’un öne çıkan turizm yatırımcıları ve işletmecileri arasına katılan Hamdi Akın da boşuna demiyor, “Bodrum’un şehir olması çok yanlış, Ege kasabası olarak kalsın” diye.
Evet, Bodrum’da büyük altyapı sorunları var, elektrik, su, hatta internet bağlantısı yetmiyor yaz kalabalığına.
Zaman zaman trafik kitleniyor, yollar bile yetersiz kalıyor.
Ama altyapı güçlendirilirken şehirleşme olmamalı, Bodrum’un orijinal hali korunmalı.
Çok değil, bir süre önce “Bodrum’un dünyada güçlü bir reputasyonu var. St. Tropez’yle karşılaştırılıyor. Global bir tatil destinasyonu olabilmek için tarih, kültür mirası, doğal güzellik, gece hayatı çok önemli. Bodrum ideal bir kombinasyon. Fransa’daki Côte d’Azur’la karşılaştırınca Côte d’Azur’da insan eli değmemiş yer bulmak neredeyse mümkün değil. Her yer betonlaşmış. Bodrum’daysa kıyıdan giderken çok kısa bir süre sonra tamamen çevrenin korunduğu ormanlık alanlar görüyorsunuz” demişti dünya çapında bir Fransız turizmci.
Şimdi ise sadece Muğla’da değil, birçok yerde çevrenin korunduğu ormanlık alanların büyük kısmı yok oldu.
Üzülmemek elde değil.
Tek umudumuz, bu ormanlık alanların betonlaşmadan ormanlık alan olarak korunabilmesi.
Evet, hemen fidan dikilemeyecek olduğunun farkındayız.
Ama biliyoruz ki, kendi haline bırakmayı başarabilirsek, doğa kendi kendini yenileyecek.