Onu ilk Günaydın Kasap’ta tanıdım. Daha o zaman müşterilerinin fotoğrafını çekip telefonlarını fotoğraflı kaydediyordu, hepsini hatırlayabilmek için. Etiler’deki kasap dükkânından şehrin en popüler steakhouse’unu yarattı.
Yetmedi, kendini geliştirmek için Arjantin’den sonra ABD’ye de gitmek istedi, “New York’taki steakhouse’ları görmeliyim” diyordu. O zamanki patronu izin vermedi, ilk başvurduğunda vize de alamadı. Neyse ki sonradan kendisi hakkında Milliyet’te yazdığım bir yazıyı da yanında götürerek derdini anlattı ve ikinci denemede vizesini aldı, merak ettiği steakhouse’ları gezdi.
Her müşterisi “Gel, ortak olalım” dedi dönüşünde, sonunda Mithat Erdem’in teklifini kabul etti ve Etiler Çamlık’ta Nusr-et açıldı. Küçük bir etçiydi, ama gittiğinizde kendinizi bir TÜSİAD toplantısında zannediyordunuz. Neredeyse bir popstar kadar fan’ı oldu kısa sürede.
Doğuş Grubu Nusr-et’e ortak olunca yer yerinden oynadı. Nusr-et Etiler’de şimdiki yerine taşındı. Pahalılığından şikâyet edenler, etlere enjeksiyon yapıyor diyenler bile oldu. Artık onu tanımayan kalmadı, seveni kadar sevmeyeni de vardı. Ama Arap turistler bile onunla fotoğraf çektiriyordu. Instagram’da paylaştığı fotoğraflar ve altına yazdığı yorumlar da takip etmeye değerdi.
31 yaşındaki Nusret Gökçe kasap çırağı olarak işe başladı, şimdi restoranlarının yedinci şubesini Dubai’de açtı.
Sonraki hedef Londra
Hayatı bir başarı hikâyesiydi, dışarıdan göründüğü gibi öyle çok kolay gelen bir başarı da değildi aslında. 12 yaşından beri sabah akşam demeden çalışmanın sonucuydu. Üne kavuştuktan sonra da 01.30’a kadar restoranda çalışmaya, sonra da 06.00’da mesaiye başlamaya devam etti. Etleri kendi seçmekten ve pişirmekten vazgeçmedi. Kendi tabiriyle ‘Canlı mönü’ hizmeti de veriyor hâlâ, bazen de “Bana bırakın” diyor. Her zaman işin başında. Başarısı kesinlikle tesadüf değil. ‘Lokum’dan ‘kafes’e yaptığı etler, yeme-içme meraklılarının literatürüne girdi.
Yine de acımasızca eleştirildiği de oldu. Oysa onu tanıyanlar ne kadar iyi kalpli ve vefalı olduğunu biliyordu. Erzurumlu bir maden işçisinin oğlu olduğunu hiç unutmadı. Özellikle Soma faciasında perişan oldu, sessiz sedasız müthiş bir yardım yaptı ama duyulmaması için de büyük çaba sarf etti.
Geçen hafta itibarıyla Nusr-et yurtdışına çıkarmı yaptı. “New York’ta mı, Londra’da mı olacak?” derken Dubai’de açıldı. Hem de Four Seasons Jumeirah Beach’te. Yeni komşuları ise şef Jean-Georges Vongerichten’in Market Kitchen’ı ve Londra’nın popüler Peru restoranı Coya.
İlk hafta tamamen dolu geçti. Zaten Nusret bütün titizliğiyle işin başında. “Dubai’den ne zaman döneceksin?” diyenlere, “Daha belli değil, dükkân çok yeni, çok çalışmam lazım” cevabını veriyor.
Araplar, Türk dizilerinden ve oyunculardan sonra şimdi de Nusr-et’e yoğun ilgi gösteriyor. Nusret daha şimdiden Dubai’de de star olmuş durumda. Yakında diğer Arap ülkelerine de şube açarsa hiç şaşırmam. Sonraki hedef ise Londra.
Seda Domaniç ve Cem Mirap Vogue Türkiye ve Lucca partisinde.
Yılbaşı kutlamalarına doyduk
Bu hafta her gece bir değil, birkaç yılbaşı partisiyle geçiyor. Hafta Milliyet Ekler’in partisiyle başlıyor, gecenin yıldızı Aslı Çakır ve Güneri Cıvaoğlu. Sonrasında Vogue Türkiye ve Lucca’nın yılbaşı partisine geçiliyor. Murat Özyeğin’den Ayşe Ege’ye renkli bir kalabalık var. Beymen’in Zorlu Center’daki happy hour’uyla devam ediliyor. Sonra yıllarca BKM’nin basınla ilişkilerini yapan Selma Semiz’in şirketi PPR’ın partisi var sırada. Demet Akbağ’dan Ata Demirer’e BKM’nin tanıdık yüzleri burada.
Konu dönüp dolaşıp yılbaşı programına geliyor. Üst üste kutlamalardan hevesimizi aldık. Şimdi herkes hemfikir, yılbaşı gecesi evde oturulacak. Artık akıllandık. Her zaman gidebileceğimiz bir mekâna yılbaşında 3-5 kat fazla para vermek istemiyoruz.