Londra’nın görkemli tiyatrolarından Palladium’dayız.
Daha kapının önünde konsere hazırlıklar başlıyor.
Genç bir müzisyen Bob Dylan şarkıları söylüyor, önündeki gitar kutusu bozuk paralarla dolup taşıyor.
‘Bob Dylan ve Orkestrası’ yazan kapının önünde selfie’ler çekiliyor.
İçeri girince görüyorsunuz, salonun altın varaklı locaları ve balkonları da tıklım tıklım.
Bob Dylan sahneye çıkmadan uyarılar yapılıyor, “Telefonla çekim yapmak yasak” diye.
Ve Dylan başında şapkasıyla sahneye çıkıyor, ‘Things Have Changed’ (Her şey değişti) şarkısıyla.
Ödüller onu değiştirmedi
“İlk karşılaştığım kadına âşık olacağım” dediği şarkıyla Oscar ödülü de kazanmıştı daha önce.
Oscar kazandığı gece Avustralya’da konserdeydi, ödül törenine katılamadı.
Nobel kazandığının açıklandığı gece de Las Vegas’ta sahnedeydi. ‘Neverending’ bir turnede zaten.
Coechella’cıların düzenlediği, 68 kuşağının favorilerinden oluşan ‘Desert Trip’ festivalinde de sahneye çıktı, The Rolling Stones, Paul McCartney, Neil Young, Roger Waters, The Who ile birlikte.
Vegas konserine burun kıvıranlar oldu, oysa Dylan’ın değerinden hiçbir şey azaltmadı aslında.
Dylan, istediği yerde sahneye çıkar.
Zaten sahnesiyle ya da sesiyle değil, yazdıklarıyla aldı Nobel ödülünü.
Tribünlere oynamadı
Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi olduğu açıklandığından beri tartışmalar durulmadı.
Nobel’in bir edebiyatçıya değil de bir şarkıcıya verilmesini kabullenemeyenler oldu.
Sanki söz konusu olan Bob Dylan değil de Justin Timberlake’miş gibi davranıldı.
Oysa Bob Dylan değerli bir ozan.
Türkiye gibi âşık ve ozan geleneğinin olduğu bir kültürde bunun anlaşılamaması daha da tuhaf.
Diğer güçlü aday Haruki Murakami kazanamadı diye üzülenler acaba farkında mı, bu sonucun popüler olanın değil, gelenek yaratanın kazanması olduğunun?
Evet, Murakami çok satan bir yazar, popüler bir marka.
Ama Bob Dylan da gelenekleri yıkıp, kendi geleneğini yaratmayı başarmış biri.
Asla tribünlere oynamadı, tribünler ona oynasa da...
Apple’ın yaratıcısı Steve Jobs bile Dylan hayranlığının etkisiyle Dylan’ın eski sevgilisi Joan Baez’le aşk yaşadı, sırf kendisini hayranı olduğu ozana yakın hissetmek için.
İşte sonunda öze dönülüyor, dünyada gelenekler yükselişe geçiyor.
Orhan Pamuk, Nobel aldığı zaman aynı durum söz konusu değildi ama 10 yılda dünya hızla değişti.
İşte bu sonuç da onun göstergesi.
Kaldı ki günümüz edebiyat dünyasında Dylan’a yapılan tekliflerin onda birine on takla atacak edebiyatçılar da var!
Dylan haklı, ‘Things have changed’
Önce Nobel aldı diye eleştirildi, sonra konuşma yapmadı diye, daha sonra ödül törenine katılmayı reddedip 12 kişilik özel ve sade bir törenle ödülü kabul etti diye...
Oysa Bob Dylan’ı sahnede izlerken görüyorsunuz, aslında ödüllerin umurunda olmadığını, belli ki sadece söylemek istedikleri var ve sahnede onları söylemekten çok mutlu.
Tiyatro gibi izlendi
Dylan mutluydu, peki ama seyirci nasıldı?
İzleyiciler son derece donuktu.
Ne ayağa kalkan oldu, ne kendini müziğe kaptırıp dans eden, ne şarkıları bir ağızdan söyleyen...
Evet, belki Dylan da böyle bir etki yarattı ama daha çok izleyici ve mekândan kaynaklandı bu durum.
Yayın yapmadan eğlenmeyi unuttuk
Tabii bir de her telefonunuza eliniz gittiğinde hemen yanınızda biten güvenliğin de etkisi çoktu.
Bu devirde telefonla fotoğraf ve video çekmeyi ne kadar yasaklarsanız yasaklayın önüne geçmek mümkün değil.
Çünkü artık yayın yapmadan eğlenmeyi unuttuk.
Sosyal medyada paylaşamadıktan sonra güzel vakit geçirmenin de, güzel bir şarkı dinlemenin de, eğlenmenin de bir anlamı yok.
Dylan haklı, ‘Things have changed’.
Hem de çok.