İstanbul yeme-içme hayatına önce Londra’dan gelenler oldu.
Zorlu Center’daki Jamie’s Italian ve Tom’s Kitchen Londra’dan son gelenlerden...
Aynı zamanlarda bir de New York’tan akın başladı.
Önce Morini açıldı, sonra New York’un turistler tarafından en çok ziyaret edilen yeme-içme yeri Eataly geldi.
Şimdi sırada Metin Şen, Nedim Keçeli ve Cenk Önal’ın kurduğu ve sonra Demet Sabancı-Cengiz Çetindoğan’ın da ortak olduğu Dine’ın projeleri var.
Önce New York’un popüler İtalyan restoran zinciri Serafina’yı getirmeye hazırlanıyorlar. Hatta Kanyon’daki Gina’nın yerini Serafina’nın alacağı tartışılıyor.
Morini’nin şefi Michael White ise iki Michelin yıldızlı restoranı Marea’yı İstanbul’a getirmek istiyor. Nişantaşı’ndaki mekan arayışı devam ediyor. Hatta bir söylentiye göre, Nişantaşı’ndaki Sofa Hotel’le de görüşüyorlar.
Başka gelişmeler de oluyor...
New York’un ünlü deniz ürünleri restoranı Catch ve modern Asya mutfağıyla dikkat çeken The General ve Latin steakhouse’u La Cenita’nın da sahibi olan Emm Group ise W Hotel’le görüşüyor The General’ı getirmek için. The General’in mutfağında Top Chef’i kazanan şef Hung Huynh var.
Menüde suşiden, Çin usülü taco’lara ve hatta robata grill’de pişenlere birçok seçenek var. The General yemekleriyle olduğu kadar ambiyansıyla da New York gece hayatında öne çıkıyor. Akaretler’deki W’ya gelirse sonu Spice Market gibi olur mu olmaz mı, bekleyip göreceğiz.
Çok yakında İstanbul’a gelmeye hazırlanan bir diğer mekan da Bagatelle. New York’un Lucca’sı gibi. Hem bir müdavim yeri, hem de görme ve görünme yeri. Özellikle akşamüstü eğlenceleriyle dikkat çekiyor. Brunchları da tıklım tıklım oluyor.
Bagatelle’in İstanbul’da yer arayışı son hızla devam ediyor. Aldığım duyumlara göre, Bagatelle, Bebek Kitchenette’in yeriyle ilgileniyor. Çok yakında Kitchenette yerini Bagatelle’e bırakırsa şaşırmam. Ama yılların Lucca’sına iki adım uzaklıkta Bagatelle ne kadar iş yapar, işte o tartışılır!
ŞU AN 6000 ÇOCUK KAYIP
3,5 yaşındaki Pamir’den çok şey öğrendik. Bir yandan sosyal medyada seferberlik ilan edilmesi ve yüzlerce kişinin kaybolan bir çocuğu aramasına şahit olduk. Seferberlik ilan edildi edilmesine ama arama ekiplerinin aklına bile gelmedi, yan evin havuzuna bakmak. Yine de önemliydi, isteyince bir araya gelinebildiği ve dayanışma yapılabildiğini gördük.
Aynı anda sosyal medyada komplo teorileri yayıldı; minik bir çocuğun üstünden korkunç iddialarda bulunuldu. Nasıl bir bölünme, nasıl bir şuur kaybı olabildiğini de gördük. Utandık, onların adına.
Bütün bunlar olurken, zaman zaman hatırlayıp zaman zaman unuttuğumuz gerçeklerle de yüzleştik.
Türkiye’de 2012’de 609 çocuk ihmal ve şiddet kurbanı oldu.
2013’te yaşam hakkı ihlal edilen 343 çocuk hayatını kaybetti.
Tecavüz ve taciz kurbanları ve çocuk gelinlerin sayısını bile bilmiyoruz.
Şu an kayıp çocukların sayısı ise dile kolay, 6 bini buldu.
Daha çocuklara bile sahip çıkamıyoruz. Yapmamız gereken çok şey var.
SATIR ARALARINDA SANAT YAPIYORLAR
Yarın Teşvikiye’deki Mine Sanat Galerisi’nde bir sergi açılıyor; ‘Satır Araları’.
“Bu sergideki amacımız, söylenen şeyin altında yatan daha gizli bir anlama, kapı aralamasına doğrudan değil bir bütün içinde küçük bir parça olarak satır arasında söylenmiş bir şeydir. Sanat gündelik hayata böyle katılır zaten....” diyorlar.
Kimler mi?
Sergiye katılanlar: Canan Baykal, Fatoş Beykal, Prof. Dr. Nazım İrem, Hülya Küpçüoğlu, Salih Cem Nar, Sabrina Osborne, Froso Papadimitrou, Victoria Rance.
‘Satır Araları’nı 3 Mayıs’a kadar Mine Sanat Galerisi’nde görebilirsiniz.