Seçim günü sonuçları sabırsızlıkla beklemek yerine sinemaya gitmeyi tercih ettim.
Çok merak ettiğim bir filmi, Deniz Gamze Ergüven’in ‘Mustang’ini izlemek için.
Her zaman gittiğim sinema salonlarının hiçbirinde gösterime girmediğini işte o zaman fark ettim.
Türkiye’de sadece 16 kopyayla gösterime girmişti ve o 16 kopyanın da günde en fazla 2 seansı var.
Oysa burunlarından kıl aldırmayan ve İngilizceyi anlayabilseler de konuşabilseler de inatla kendi dillerini konuşan Fransızlar, Yabancı Dilde Oscar adayı olarak bu filmi seçti.
Tam 12 Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı alan Fransızlar, şimdiye kadar Fransızca olmayan sadece tek bir filmle aday olmuş ve bu film de Oscar’ı kazanmış.
Bkz. Marcel Camus’nün Brezilya ortak yapımı, Portekizce filmi ‘Orfeu Negro’ (1959)
Bu yıl ikinci defa Fransızca olmayan bir filmle, bir Türk filmiyle katılıyorlar.
Daha önceki istatistiklere göre beklenti haliyle yüksek.
Mustang, Fransa’nın adayı olmadan önce ise Türkiye’nin aday adayı olmuş ama seçilememiş.
Kızları okula göndermeyip eve kapatıp bir an önce evlendirerek kurtulma üzerine kurulu konusu, her dolap açılışında karşımızda görünen #direngezi yazılı mavi tişört, arka plandaki Bülent Arınç konuşması derken bu karara gerekçe olabilecek birçok detay var filmde.
Yerli eleştirmenler ise filmi “Yabancılaşmış, bize bizi anlatamıyor” diye yerden yere vurdu.
Yönetmenin Fransa’da yaşaması nedeniyle Türkiye’ye içeriden biri olarak değil, ancak uzaktan bir göz olarak bakabildiği yazıldı çizildi.
Her alanda ne kadar tahammülsüzsek, sinemada da öyleyiz.
En beğendiğimiz eleştirmenler bile Türkiye’de yaşananların dışarıdan bir gözle yabancılara anlatılmasını olumsuz karşıladı.
Oysa Mustang, bir sinema filmi, Türkiye tanıtımı değil.
Tamamen sübjektif olmasında hiçbir sakınca yok.
Peki ama gözünüzü tırmalayabilecek detaylar yok mu?
Evet, bazı sahnelerde kostüm seçimi yok artık dedirtiyor ama belli ki yönetmen
öyle görmek ve görüntülemek istemiş.
Bu da bir seçim meselesi.
Uzun yıllar yurtdışında yaşamanın, iyi Türkçe bile konuşamamanın etkisi deyip geçmemek lazım.
Gişeye bakmayın
Peki ama film nasıl?
Seçim günü olmasına rağmen akıp gitti, bu benim için önemli bir ölçü.
Özellikle en küçük kardeş Lale rolündeki Güneş Nezihe Şensoy şahane.
Fransa’da 450 bin gişe yapan filmi, Türkiye’de gösterime çıktığı ilk 3 günde sadece 4 bin 555 kişi izledi.
Box Office Türkiye listesinde ilk 20’ye dahi giremedi, ilk 3 gününde en az gişe yapan film oldu.
Hatta toplam gişesinin bile en fazla 30 bin olması bekleniyor.
Şaşırıyor muyuz?
Hayır.
Peki ama yine de izlemeli mi? Kesinlikle evet.