Aramızda Kalmasın adlı magazin programında yaşananları tekrar tekrar izledik.
Ağlanacak halimize gülerek.
Sosyal medya yıkıldı, ‘Kürk Mantolu Madonna’yı şarkıcı Madonna’nın hayatı sananlar karşısında.
Sabahattin Ali’nin kitap kapağına bakarak, 1943’te yazıldığını duyunca “Madonna var mıydı, o yıllarda?” diyen mi istersiniz, “Ben kitabı okudum” deyip Madonna’nın aşkları, ilişkileri hakkında olduğunu iddia eden mi?..
Sonuç, sosyal medyaya sonsuz malzeme...
Sosyal medyada neler konuşuldu?
“Milan Kundera’nın 3 ayda nasıl 15 kilo verdiğini anlattığı ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ isimli diyet kitabını tavsiye ederim” diyen de, “Dostoyevski, rap müziğin başarılı ismi Ceza’yı yazmış: ‘Suç ve Ceza’, ‘Kürk Mantolu Madonna’dan sonra mutlaka okunmalı” diyen de oldu.
“Hanımefendi, Sabahattin Ali ile birlikte programa çıkarak bence bu tatsız durumu atlatabilirsiniz” diyen şuursuzlar da çıktı.
Şişli Belediyesi, “Madonna bizim kedimizdir, böyle gündeme gelmesini istemiyoruz” diye kedi fotoğrafı paylaştı, Datça Belediyesi’ni de etiketleyerek, bir yönetmen “‘Fareler ve İnsanlar’ romanını uyarlayacağımız yeni filmimizde fareyi oynayacak oyuncu arıyoruz” diye duyuruda bulundu.
Ayşe Kulin’in ‘Adı Aylin’inin Aylin Aslım’ın hayatını anlattığını yazanlara, Aylin Aslım “Ağlak mı?” cevabını yapıştırdı.
Böyle bir uzatma, geyik, zırvalama...
‘Bizim Madonna’nın filmi’
Tabii bu arada “Kitabı okudum tabii, iyi, ama bir şey kalmadı” diyen TV ünlüsünün Türkiye’de şarkıcı Madonna’nın filminin yapılacağına inanması ve doğal karşılaması da cabası.
Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali haklı, “Bu hanım Madonna’yı benimsemiş “bizim” diyor. Ama asıl bizim olan yazarı bilmiyor. Yazıklar olsun!” diye isyan etmekte.
Sonunda, bahsedilen TV şahsiyetinin çaresizlikle konuyu ‘primadonna’ya bağlama çabası karşısında ise onun yerine utanıyorsunuz izlerken.
Gerçi, daha beteri tartışma programlarında da yaşanıyor yıllardır.
Ama oralara hiç girmeyelim.
Neden bu kadar tepkiliyiz?
Peki ama ikinci sınıf bir magazin programında adını bile bilmediğimiz bir TV şahsiyetinin ettiği lafa niye bu kadar takıldık?
Nedeni basit aslında, bir devrin özeti karşımızdaki.
Cehalet diz boyu ama daha da fenası bilmemeye rağmen biliyormuş gibi yapma hevesi...
Okumadığı kitap için rahatlıkla okudum diyebilme cüreti...
“Ben dersem olur” zihniyetiyle hep bir ‘mış’ yapma hali...
Kürk Mantolu Madonna’yı okumak yerine, kahve ile birlikte çekilmiş fotoğrafını Instagram’da paylaşmayı tercih etme devri.
Etrafımızı saran cehalete ve “Her şeyi ben bilirim” kibrine isyan aslında bu.
Tabii isyan ederken de, geyik ve gülme ihtiyacını da aradan çıkarma...
Londra Tasarım Festivali’nde Tabanlıoğlu’na ilham kaynağı
Hazır yeri gelmişken, hatırlatalım, Tabanlıoğlu Mimarlık bu yıl Londra Tasarım Festivali’ne Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’ romanı için yaptıkları bir enstalasyonla katıldı.
Tam da o günlerde ‘Kürk Mantolu Madonna’, İngilizcede Maureen Freely’nin çevirisiyle yayımlandıktan sonra İngiliz gazetelerinde (Bkz. Guardian) “Hâlâ Orhan Pamuk romanlarını bile geçiyor” diye sık sık yer aldı.
“Romanın ana fikri, insanların ilk görünüşleriyle değerlendirilmemesi gerektiği. Bizim enstalasyonumuz ‘Beloved / Reading Room’ da ilk bakışta kocaman siyah bir kutu olarak gözüküyor. Yakınına gelip içine baktığınızda kitabın içindeki hayata tanık oluyorsunuz. İnsan beyninin bir kitabı okurken hayal etme şeklinin fiziksel ve çok duyulu bir temsili” diye anlatmıştı Murat Tabanlıoğlu.
Victoria & Albert Müzesi’nde sergilenen enstalasyonu görme şansı olan ziyaretçiler, ayna üzerindeki çatlaklardan bakarak, romanın önemli sahnelerinin sinema teknikleri, nesneler, metinler, ışık ve sesle canlandırılmasına tanık oldu.