Beş günlük Japonya seyahatinde Fazıl Say konserine gidilir mi? Üstelik sabahın köründe Tokyo’dan kalkıp hızlı trenle 2 saat 10 dakikada Kyota’ya varıp, konser saatine kadar hızlandırılmış bir şehir turu yapıp, üstüne de o yorgunlukla konser izlenir mi? İzlenir tabii, hem de memnuniyetle.
Kyoto’da havalimanı yok, en yakın havalimanı arabayla iki saat uzaklıkta, Osaka’da. Ama bir konser salonu var ki, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün planlandığı koca İstanbul’da böyle tek bir konser salonu bile yok!
Yine de şanslıyız, Japonlar’ın da hayran olduğu Fazıl Say’ı İstanbul’da da, hatta yazın Bodrum’da da sık sık izleme fırsatımız oluyor.
Fazıl Say 10 gündür Japonya turnesinde.
Hemen hemen her gün başka bir şehirde konseri var. Yine iki haftalık bir Fransa turnesinden geliyor. Fazıl Say’ı özellikle Japonya’da bu kadar çok izlemek istememin nedeni; aslında ne kadar iyi olduğunu görmek değil, tamamen izleyicinin tepkisini merak etmek.
KONSER SONUNA KADAR SALONDA ÇIT ÇIKMIYOR
Kyoto Concert Hall, etkileyici bir salon. Anish Kapoor’la şişme konser salonu projesini de yapan Japon mimar Arata Isozaki’nin eseri. İçerisi tıklım tıklım. Hatta sahne arkasında da izleyicilere ayrılan bir bölüm var, bizim stadyumlardaki kale arkası mantığında.
Fazıl Say piyanonun başında yerini aldığı andan itibaren konserin sonuna kadar izleyicilerden çıt çıkmıyor, nefes almaya bile çekiniyor gibiler. Bırakın bizdeki gibi olur olmaz her este alkışlamayı, aralarda bile alkışlamıyorlar.
Hayır, ruhsuz oldukları için değil; tamamen saygıdan. Bunu da konser sonunda alkışlarla salonu inleterek gösteriyorlar.
Say üç kez bis yapmak zorunda kalıyor. İzleyicilere kalsa daha da çok devam eder.
Konser sonrasında kuliste buluşuyoruz.
Bir gece önce konser verdiği Osaka’dan o sabah gelmiş, ertesi gün ise Okinawa’da konseri var, bir an önce havaalanına yetişmesi gerek. Arabaya binerken bile imza isteyenler, birlikte fotoğraf çektirenler oluyor.
İçeride klasik müziğe nasıl saygı gösteriyorlarsa, dışarıda da bir popstar gibi karşılıyorlar sanatçıyı. Tuhaf ama bunlara şahit oldukça milliyetçi duygularınız kabarıyor, daha da çok gurur duyuyorsunuz.
Say’a Japonya’da ne kadar değer verildiğini izlerken; ister istemez bir de kendi ülkesinde nasıl karşılandığını düşünüyorsunuz.
Başına gelenleri, nelerle uğraşmak zorunda kaldığını ve tabii kendisine edilen hakaretleri hatırladıkça üzülmemek elde değil.
ZEN TAPINAĞINDAN GEYŞALARA DOĞRU
Tokyo ne kadar üst üste ve her telden çalıyorsa Kyoto’nun da o kadar kendine has bir tarzı var. Sevmemek mümkün değil böyle bir şehri. Tabii belki güne Fushimi Inari adlı tapınağı ziyaret ederek başlamamızın da etkisi oluyor.
Bir orman içinde turuncular arasında tırmanıyoruz basamakları. Herkes dilekte bulunuyor. Tilki şeklindeki tahtalara ya da kimono şeklindeki kağıtlara dileklerinizi yazıp asıyorsunuz. Doğaya hayran kalırken, ne kadar huzurlu derken sonra gittiğimiz Zen tapınağı Ryoan-ji’de daha da huzura kavuşuyoruz.
Bırakın kelimelerle, fotoğraflarla bile anlatılabilecek bir yer değil Ryoan-ji. Fotoğrafa gelmiyor ama şimdiye kadar gördüğüm en huzurlu yer.
İşte böyle doğayla iç içe bir geziden sonra gidiyoruz Fazıl Say konserine.
Çıkışta da Kyoto’da çarşı pazar dolaşıyor, sokak yemeklerinden tadıyoruz. Sonra Gion’dan, geyşaların servis yaptığı yan yana dizili çay evlerinin önünden geçiyoruz. Daha sonra da küçük bir Kyoto lokantasında buluyoruz kendimizi.
Burada restorandan çok esnaf lokantası tarzı dikkat çekiyor. Az sayıda müşteri alıyor, hatta tanımadıklarını kapıdan döndürüyorlar, içeride yer olsa bile. Çünkü samimiyete önem veriliyor.
Mekan sahibi şefler, müdavimlerinin hangi yemekleri sevdiğine bile hakim. İşte o yüzden menü yok, şeflere karışmıyorsunuz, önünüze ne gelirse onu yiyorsunuz. Doğrusu pişman da olmuyorsunuz.
Peki ama bu kadar huzura kavuştuktan sonra, Kyoto’dan Tokyo’ya dönüşte gece neler oluyor? İşte yarın Tokyo geceleriyle kaldığımız yerden devam ediyoruz.