Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üç genç adam tartışıyor. Biri diğerine “Artık biraz durman lazım, yanlış mesaj vererek şirkete zarar veriyorsun” diyor. Diğeri cevabı yapıştırıyor, “Ama Twitter’ı ben icat ettim.” Bunu diyen tahmin ettiğiniz gibi Jack Dorsey.
“Hayır, Twitter’ı sen icat etmedin. Ben de icat etmedim, ‘Biz’ de icat etmedik. İnternette kimse bir şey icat etmiyor, sadece varolan bir fikri genişletiyor” cevabını veren ise ‘Ev’ diye tanıdığımız Evan Williams.
Üçüncü ortak ‘Biz’ lakaplı Christopher Stone da tenis maçı izler gibi diğer ikisini izliyor. Taraf tutmadan, ikisiyle de aynı fikirde olmadan. Aslında tam da şimdi içinde bulunduğumuz durum gibi.

Haberin Devamı

TWITTER’IN KİTABINI YAZDI
Aylardır başucumda bir kitap var, Nick Bilton’ın ‘Hatching Twitter’ı. Steve Jobs’un biyografisini bir çırpıda okudum, ‘Sosyal Ağ’ı vizyona girer girmez izledim ama Twitter’ın hikayesini okumak için hiç acelem yoktu. Ta ki geçen perşembe gecesine kadar. Çünkü Twitter’la başka bir ilişkim vardı, kendisi o kadar güçlüydü ki, arkasındaki hikaye o kadar da önemli değildi.
Kurucularından Noah Glass “Arkadaşlarımın her saatte ne yaptığını öğrenebilmek onlara daha yakın hissetmemi ve kendimi daha az yalnız hissetmemi sağladı” diyordu Twitter için. Oysa Twitter daha da fazlasıydı.
‘Hatching Twitter’ı yazan New York Times yazarı Nick Bilton daha detaylı anlatıyordu:
“2013’te 300 milyon aktif kullanıcısı vardı, 11.5 milyar dolarlık bir şirket haline gelmişti. 6 yıl kadar kısa bir sürede Ortadoğu’da siyasi baskılarla mücadecele etme ve iş dünyasında ise pazarlama aracı oldu ve daha da önemlisi TV’de canlı yayınlar sırasında dünyanın oturma odası haline geldi. Expedition 35 adlı uluslararası uzay istasyonunda Chris Hadfield dünyanın fotoğraflarını çekip tweet’liyor. Diktatörlere karşı protestoların 140 karakterle yapıldığı Ortadoğu’nun da resmini çekiyor, Papa’nın 140 karakterle mesajını verdiği Roma’nın da, Başkan Obama’nın Amerikalılar’a seslendiği Washington DC’nin de... 17 yaşında bir genç bugün uluslararası haber kanalı CNN’de dev bir ekipten daha çok izleyiciye ulaşabiliyor.”

Haberin Devamı

140 KARAKTERLE DİLLERE DÜŞTÜK
Bir yandan bunları okurken, diğer yandan ABD Dışişleri Sözcüsü Marie Harf, şu açıklamayı yapıyor:
“Hükümet yasakladığından beri, önceye göre Türkiye’den daha fazla tweet var. Sanırım bu, ifade özgürlüğünü kısıtlamaya çalışan insanlara ilginç bir işaret. İnsanların özgür ifade haklarına yönelik bu türden bir kısıtlamaya demokraside yer yoktur.”
Bundan aylar önce yine New York
Times’dan Financial Times’a, Huffington Post’tan DailyBeast’e dünyadaki bütün önemli gazete ve internet sitelerine düşmüştük, “Türk piyanist bir şiiri retweet ettiği için 10 ay hapis cezasına çarptırıldı” diye.
O zaman sormuştuk, “Kaybeden kim
oldu? Fazıl Say mı? Biz mi?” diye.
Ardından eklemiştik, Twitter’da herkes 140 harfle kendini istediği gibi ifade etme özgürlüğüne sahip. Fikirlerine katılırsınız, katılmazsınız önemli değil. Katılmıyorsanız ama yine de takip ediyorsanız siz de aynı özgürlüğe sahipsiniz, 140 harfle istediğiniz gibi cevap verebilirsiniz.
Kaldı ki, fikirlerini ‘hakaret’ olarak
algılıyorsanız, o kişiyi takip etmeniz için
hiçbir neden yok. Okumazsınız olur biter.
Twitter böyle bir platform işte. Bunu bile bile herhangi birini Twitter üzerinden yargılamak utanç verici. Kaldı ki, her beğenilmeyen sözü retweet edenin peşine düşülürse, hakkında dava açılmayan kaç kişi kalır acaba?

Haberin Devamı

“YASAK DEDİLER GELDİK”
Aradan aylar geçti, bir milim ilerleme yok. Tam tersi geriye gidiyoruz. Bırakın bir kişinin 140 harften yargılanmasını, bir ülke halkına 140 harfi yasaklayacak duruma geliyor.
Buna rağmen Cumhurbaşkanı bile yasaklanan Twitter’dan halka mesaj gönderiyor. Daha önce hiç Twitter’a girmeyen ünlüler “Yasaklanmasaydı hiç gelesim yoktu” diye tweet atıyor.
Twitter da sağlam duruyor, “Türkiye’deki kullanıcılarımızın gizlilik haklarını savunmaya devam etmekte kararlıyız. Güveninizi sarsmayacağız” açıklaması yapıyor.
Aynı anda Twitter’a girenleri engelleyebilmek için DNS ve IP adreslerinden sonra VPN servislerinin de kapatılması gündeme geliyor.
VPN servislerinin kapatılması durumunda VPS yardıma koşacak deniliyor. Çareler tükenmiyor. Daha önce hiç haberdar olmadığımız birçok bilgi yağıyor, istesek de istemesek de. Böyle bir çağda artık kuş uçurtmamak mümkün mü?