Ayşe Arman’ın dünkü röportajları bana David Fincher’ın ‘Kayıp Kız’ filmini hatırlattı. Sadece iyi eğitimli, işinde başarılı bir kadının evliliği yüzünden başka bir şehre taşınıp, daha sonra da kocası tarafından darp edildiği iddiası nedeniyle değil.
Filmde de herkesin farklı bir hikayesi olduğunun anlatılması ve bunu anlatırken de her hikayenin doğru olabilir hissi vermesi nedeniyle.
Filmi izlemeyenler ya da romanını okumayanlar için ‘spoiler’ vermemeye çalışalım ama kısaca özetlersek hikayelerden en mantıklı olanına inanılıyor.
Bu varsayımla ve yerleştirilmiş kanıtlarla bir kişi suçlanıyor, hayatı kâbusa dönüşüyor. Daha sonra görüyoruz; gerçeklerin farklı olduğu ortaya çıkabiliyor.
Kaldı ki, bazen böyle durumlar bile hayatınızı değiştirmeye yetmiyor. Yaratılan algı gerçeklerden de güçlü olabiliyor.
VEZİR DE EDEBİLİR, REZİL DE...
Ayşe Arman’a anlatılan gerçek hikayede ise kahramanların hepsi kendilerine göre haklı görünüyor.
Bu, biraz Ayşe Arman’ın tarafsızlığını korumak istemesinden de kaynaklanıyor tabii. Sonuçta, usta bir röportajcı karşısındakini vezir de edebilir, rezil de...
Ama sadece o da değil.
Evet, ortada felç kadar korkunç bir sonuç var, bir kadının hayatı altüst olmuş durumda ama yine de bu sonucun neden kaynaklandığı henüz tam olarak bilinmiyor.
Biri, “Kocam kafama dört defa vurdu” diyor, diğeri “Karıma şiddet uyguladıysam beni assınlar...”
Kimse böyle bir kadının yalan söyleyeceğine de inanmıyor, böyle bir adamın karısına şiddet uygulayacağına da...
İşin tuhafı böyle durumlarda kendinizi bir hikayeye daha yakın hissedersiniz; bir taraf tutarsınız, haklılığı bir an önce kanıtlansın istersiniz.
Diğer tarafa ise öfkelenirsiniz.
Burada öyle olmuyor işte, okudukça ne kadar tüyleriniz ürperse de, herkes kendine göre haklı olabilir gibi geliyor.
Tabii ki haklıyı, haksızı belirlemek bize düşmez. Belli ki, uzun bir soruşturmadan sonra gerçekler açığa çıkacak ama işte bazen gerçek sandıklarımız da gerçeği tam olarak yansıtmıyor.
Yapabileceğimiz tek şey; en azından suçu kanıtlanana kadar, kimseye hayatı daha da zorlaştırmamak...
Özellikle de ortada 1.5 yaşında bir çocuk varken.
BU HAFTANIN EN GÖZDE PARTİLERİ
Haftanın ilk gününde biraz da neşeli şeylerden bahsedelim.
Gezmeyi tozmayı, eğlenmeyi çok seven ama aynı yerlere gitmekten sıkılan bir kitle var İstanbul’da. İşte bu kitle artık farklı yerlerde düzenlenen partilerde eğleniyor.
Bu haftanın en farklı gecelerinden biri ‘Karadayı’nın yönetmeni Cem Karcı’nın Beyoğlu Arte İstanbul’da düzenlediği ‘Ev Hali’ partisiydi.
Bergüzar Korel-Halit Ergenç’ten, Çağatay Ulusoy’a birçok dizi yıldızıyla burada çarpışmak mümkündü.
Diğeri ise daha da beklenmedik bir partiydi. Fizyotek’in yeni yerinin açılışında Ertuğrul Ural’ı, Özkan Uğur’dan Serra Yılmaz’a birçok dostu kutladı. Bir klinik açılışı gibi değil, tam aksine sahnede canlı performanslı, çok konuşulan bir partiyle...