Dün sabah havaalanındaydım haber geldiğinde, etrafta herkes ekranlara kilitlenmiş, Kayahan’ı izliyordu.
İzlerken de çocukluğuna ya da gençliğine dair bir şeyler anlatıyordu.
Kayahan, hepimizin hayatında bir dönemi temsil ediyordu.
Müziğini dinleseniz de dinlemeseniz de, fazla romantik bulsanız da bulmasanız da, beğenseniz de beğenmeseniz de...
Bir tarzı vardı ve o tarzdan ödün vermiyordu.
“Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde karşılaşırız” diyordu,
Şarkıları statlarda tezahüratlara dönüşüyordu, ‘Bizimkisi Bir Aşk Hikâyesi, Siyah Beyaz Film Gibi’yle Beşiktaş’a da, ‘Şampiyon’ ile Galatasaray’a da dillerden düşmeyen şarkılar armağan ediyordu.
Bunu yaparken de başkaları gibi zamana ayak uydurmuyor, zaman ona uysun istiyor ve bunu başarıyordu kendi yarattığı dünyada.
Çocukluğumuzun yıldızları zamana karşı meydan okurken, çeşitli desteklerle, hilelerle genç kalabilmeye uğraşırken, hatta birer sosyal medya uzmanına dönüşürken o hep aynıydı.
Sırf ünlü oldukları için aslında hayatımızı hiç de etkilememiş ve fotoğrafını paylaştıktan birkaç dakika sonra unutacağımız insanlardan biri olmadı hiç.
Hep ilk izlediğimiz haliyle, hep çocukluğumuzdan kalma haliyle kaldı.
Bizim jenerasyon her zaman inatla inkâr etti büyüdüğünü.
30’lara geldik, kendimizi hâlâ çocuk sanarak, 40’larda da farklı olacak gibi değiliz.
Oysa şimdi bir devir kapanıyor, büyüyoruz bir anda, bir yakınımızı kaybetmiş gibi...
Yenisi bulundu, eskisi hükümsüz mü?
“İşte yeni Meryem Uzerli” haberlerini görünce, Meryem Uzerli’ye ne oldu da, ‘eski’di diye düşündüm ister istemez...
Meryem Uzerli, daha 31 yaşında, şunun şurasında tek bir TV dizisiyle hayatımıza girdi, onu da en iyi olduğu dönemde bırakmak durumunda kaldı.
17 yaşındaki Alina Boz’u “İşte yeni Meryem Uzerli” diye sunmanın kime ne faydası var?
Bir de açıklama yapılmış, “Bu kadar erken yaşta ve kısa sürede dikkat çekmesi, Alina’nın da Meryem Uzerli gibi bir şeytan tüyüne sahip olmasına bağlanıyor.”
Bayılıyoruz, herkesi, her şeyi bir başkasına benzetmeye...
Peki ama biz ne zaman bu kadar acımasız olduk? Çok yakında ekrana dönecek, yıldız ilan ettiğimiz bir oyuncunun yerine neden hemen başkasını koyar olduk?
Neden artık insanları da son model telefonlar gibi görüyoruz, bir üst modeli çıkınca ya da biraz eskisinden sıkılınca hemen yenisinin peşinde koşuyoruz?
Daha kariyerinin başında olan genç bir kadına “İşte senin yeni versiyonun” derseniz tükenmişlik sendromu da kaçınılmaz olur tabii.
Böyle durumlarda günün anlam ve önemine uygun bir şarkı Tarkan’dan gelsin, ‘Başkası olma, kendin ol’...
Yaz öncesi en iyi haber
Yaz öncesi alabileceğimiz en iyi haber: Fransa Ulusal Meclisi çok zayıf mankenlerin çalışmasına yasak getiren yasayı kabul etti.
Hayır, bir Zaytung haberi değil bu.
Manken ajansları artık her bir manken için vücut kitle endeksinin ‘normal’ olduğuna dair sağlık raporu almaya zorunlu olacak ve Sağlık Yüksek Kurulu’nun da önerisiyle vücut kitle endeksi ‘normal’ olmayanların mankenlik yapmasına izin verilmeyecek.
Yasaya uymayanlara da 6 ay hapis ve 75 bin euro kadar para cezası verilecek.
Amaç, yeme bozukluğu hastalıklarının, anoreksiya ve bulumiyanın önüne geçmek. Bugünlerde şehirde sıvı diyetleri tavan yapmışken, biberon gibi, sebze ve meyve suları ellerden düşmezken daha iyi bir haber olabilir mi?
Bu önemli akımın modanın başkenti Paris’ten İstanbul’a, sonra da güney sahillerine hızla yayılmasını diliyorum.
Vücut kitle endeksi ‘normal’ sınırlarda olan manken bulabilmek de iğneyle kuyu kazmak gibi zor bir iş.
Artık onu da biz düşünmeyelim!