Dün öğleden sonra Karaköy’de her zaman gittiğim kafelerden birinde oturuyorum. İki arkadaş hararetli bir sohbetteyiz...
Birden sohbetimiz bölünüyor, “Hadi kalkın” sesiyle. Başta anlamıyoruz, kimin bizimle “Çabuk kalkın lan” tonunda konuştuğunu.
Ben yine her zamanki gibi iyi niyetliyim; sokaklarda kanalizasyon çalışmaları var, bizi çalışmalar nedeniyle kaldırıyorlar sanıyorum. Sonradan fark ediyorum ellerindeki telsizlerle zabıta görevlilerini ve sivil polisleri.
Buna uyanmam da ancak bir kamyonet arkasına toplanan masa ve sandalyelerle burun buruna gelmemle oluyor.
Trafiğe kapalı daracık bir ara sokakta ısrarla sokağa atılmış birkaç masayı da kaldırıyorlar.
Bir kafeden kalkıp diğerine geçiyoruz.
Bir süre sonra buraya da geliyorlar. Bir köşe kapmaca durumu başlıyor. Kafe çalışanları son sürat masaları sandalyeleri topluyor. Yangından mal kaçırırcasına hummalı bir çalışma.
Anlıyoruz ki; Beyoğlu Belediyesi’nin esnafların masa ve sandalyelerine yönelik müdahalesi sürüyor.
İstiklal Caddesi yetmedi, sırada Karaköy var. Biliyoruz, daha birkaç gün önce kaldırımları işgal ettiği iddiasıyla masa ve sandalyeleri toplamak isteyen zabıta ekipleri ile esnaf arasında arbede yaşandı. Esnafla zabıta ekipleri arasındaki kavgayı zabıtalara destek veren sivil polisler ayırdı. Zabıta ekipleri, çok sayıda esnafın masa ve sandalyesine el koydu.
İş yeri sahipleri mi haklı, belediye ve zabıta görevlileri mi bilemiyorum...
Bir vatandaş ve tabii bu mekanların müşterisi olarak tek bildiğim üslubun çok çirkin olduğu. Bir belediye ya da zabıta görevlisinin sırf sokakta bir kafede oturuyorum diye “Kalk lan kalk” şeklinde konuşmaması gerektiği ortada!
Eğer ruhsatlarla ilgili yaşanan bir problem varsa, bu da yine iki taraf arasında çözülmeli. Üçüncü taraf olarak buna dahil edilmek ve bunun ortasında kalmak istemem.
Madem söylendiği gibi ruhsatlarda sorun var, o zaman belediyeler önce uyarsınlar mekanları, sonra da belli bir ceza keserek ve süre vererek masa ve sandalyeleri toplamalarını istesinler. Zaten bu uyarıları yapıp da yine de sözlerini dinletemiyorlarsa o zaman ne desek boş. Yine dönüp dolaşıp kendinde aramak gerekiyor sorunu. Yoksa yerli ve yabancı her müşteriye böyle “Kalk lan kalk” diyerek gelinen nokta sonunda hepimizi öyle ya da böyle etkiler. İşte o zaman şaşırmayız, çıkan ve daha çıkacak olan arbedelere...
KARAKÖY’ÜN EN YENİ MEKANI...
Colonie’nin aylardır Egeran Galeri’nin yerinde açılmasını bekliyoruz.
İçeri girer girmez çok ferah bir ortam sizi bekliyor. Londra’nın ünlü zinciri Pizza East’leri andırıyor dekor.
Daha ilk hafta sonu olmasına rağmen her masada tanıdık isimler var.
Yemekler şahane değil ama ortalamanın üstünde.
Müzik, yemek sırasında bangır bangır başlıyor. Konuştuğunuzu duymak mümkün olmuyor. Bunu söylediğimizde, “Haklısınız, daha çok yeni, deniyoruz” diyorlar. “Bundan sonra müziğin sesi daha geç saatlerde yükselecek” diye ekliyorlar.
Aslında burası bir yemek yeri olarak düşünülmüş, yemek sonrası geceye devam edilmesi beklenmiyormuş ama perdeyle ayrılan barı da geceye devam etmeye uygun.
KAPISI SEMTE UYMUYOR
Colonie, his olarak olmuş ama kapısında ciddi bir sorun var!
Bundan yıllar önce Ayşe Kucuroğlu Asmalımesit’te Public’i açtığında aynı sorun olmuştu. Kapıdaki korumalar ve valeler semtin ruhuna uyum sağlayamamıştı.
Gece hayatının tanıdık simaları kapıdan dönmüştü. Bir süre sonra Asmalımescit ruhu kaldırmadı o kapıda yaşanan kargaşayı.
Sonuç; Public beklenenin aksine iş yapmadı. Şimdi Colonie’nin kapısı da aynı hissi yaratıyor.
Semtin ruhuna hiç uymuyor. Hatta öyle ki, artık Karaköy’ün yerlisi haline gelmiş burada yaşayan ve çalışanlardan şunu duyuyoruz, “Bu Karaköy’de bir ilk, Karaköy de artık Asmalımescit yolunda ilerliyor.”
Zaten semtte gündüz vakti zabıtalarla yaşanan masa-sandalye krizi de bunun canlı bir örneği:
“Yakında buradan da kaçmak zorunda kalacağız” diyorlar.
Umarım, her yeri olduğu gibi Karaköy’ü de bu kadar hızlı tüketmeyiz.