Sanatçılar, koleksiyonerler, bienali gezmek isteyenler, “Bienal bahane partiler şahane” diyenler…
Hepsi bu hafta Venedik Bienali’nde buluşuyor.
Venedik Bienali’ne 2005’te ilk kez gittiğimde ne kadar etkilendiğimi unutamam. Hüseyin Çağlayan’ın “Olmayan Varolma” adlı video çalışmasını Palazzo Levi’de izlemiştik.
Videoda yer alan oyuncu Tilda Swinton o zaman daha bu kadar popüler değildi.
Serginin küratörü Beral Madra, koordinatörü ise Murat Pilevneli’ydi. Daha sonra hep birlikte diğer ülke pavyonlarını büyük bir heyecanla gezmiştik.
O zaman Türkiye pavyonu sadece bir hayaldi.
Aradan yıllar geçti. Sonunda geçen yıl İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ve 21 destekçi sayesinde Türkiye, dünyanın en önemli güncel sanat etkinliklerinden Venedik Bienali’nde 20 yıl süreyle kalıcı bir pavyona kavuştuk. Geçen yıl mimarlık bienaliydi, bu yıl ise sanat bienali. Bu yıl Türkiye Pavyonu dünyaca ünlü sanatçımız Sarkis’in ‘Respiro’ başlıklı yerleştirmesine ayırıldı.
Sarkis, mekanı bir tiyatro sahnesi gibi düzenleyerek, çift taraflı bir aynayla ikiye bölecek ve nefes alıp veren bir enstalasyon yaratacak.
Serginin küratörlüğünü Defne Ayas, prodüksiyonunu SAHA Derneği ve sponsorluğunu FIAT gerçekleştiriyor.
1915’te yaşanan büyük acıların 100. yılında, soykırım tartışmaları hâlâ devam ederken Türkiye’yi Sarkis’in temsil etmesi hem manidar hem de sevindirici bir gelişme.
Başka neler olacak?
- Kutluğ Ataman’ın Sakıp Sabancı Müzesi’nde gördüğümüz Sakıp Sabancı anısına, Sabancı’nın hayatına dokunmuş tam 30 bin kişinin vesikalık fotoğrafından oluşturduğu video enstalasyon da Venedik Bienali’nde sergilenecek. Kutluğ Ataman, bir uçan halıyı andıran enstalasyonu özellikle ekranları farklı mekanlarda, farklı şekillerde sergileyebilecek şekilde yaptığını anlatmıştı o zaman. Belki de bienale bir ön hazırlıktı bu.
- Ahmet Güneştekin, bienalle eş zamanlı La Pietà’da bir sergi açıyor. ‘Milion Taşı’ adlı serginin küratörü Matthew Drutt, mimari konsept projesi ise Emre Arolat’a ait.
- Maça Kızı’nın sahibi Sahir Erozan 8 Mayıs akşamı Venedik Bienali şerefine Permak Grubu’nun yeni oteli St. Regis Venice San Clemente Palace’da bir parti veriyor.
Aksiyon filmi tadında sanat belgeseli: Art&Craft
Picasso’dan Walt Disney’ye birçok sanatçının eserlerini ABD’nin önemli müzelerine bağışlıyor. Her bir eser uzmanlar tarafından incelenip onaylanıyor ve tam 46 müzenin duvarlarında yerlerini alıyor.
Ta ki bir müze görevlisinin aynı eserin başka bir müzede daha olduğunu farketmesine kadar. Mark Landis, yüzyılın en büyük resim kopyacısı.
Çok yetenekli, resimleri orijinalinden farksız yapıyor, hatta çerçevelerinin eskitmesine kadar kusursuz bir işçiliği de var.
Serbest piyasada bu resimlerle çok para kazanabileceği halde hep bağışlamayı tercih ediyor.
Bu yüzden FBI yıllarca peşinde olmasına rağmen cezalandıramıyor Landis’i.
Bir aksiyon filmi izler gibi heyecanla izliyorsunuz Tribeca Film Festivali’nin ödüllü belgesellerinden Art & Craft’i.
Belgeselin en can alıcı noktası ise mütevazı evinde, Landis’e, neden bunu yaptığı sorulduğunda son derece net bir cevabı var: “İşlerimin müzelerde sergilenmesi beni mutlu ediyor.”