Yandaki listeye bakıp kaçını yurtdışından
gelen misafirlerinize tavsiye edersiniz?
İstanbul’da son zamanlarda en çok rezervasyon yapılan
10 restoran seçilmiş
The Fork tarafından.
Gerçi seçtikleri en iyi İtalyan restoranlarına bakıyorsunuz, adını sanını duymadığınız yerler çıkıyor karşınıza, şehrin en iyi İtalyanlarının adı bile geçmiyor listede.
Peki ama The Fork nedir?
Open Table’ın tek rakibi, seyahatlerde sık sık başvurduğumuz Tripadvisor’ın
140 milyon dolara satın aldığı Paris merkezli bir mobil ve online restoran rezervasyon platformu.
Fransa’da LaFourchette, İspanya’da ElTenedor diye biliniyor.
Fransa ve İspanya’nın yanı sıra İsviçre, Belçika ve İtalya’da 12 bin restoranla işbirliği yapıyor.
Kullanıcılara rezervasyon yapmanın yanı sıra indirim ve puan biriktirme gibi imkanlar da sağlıyor.
Dün itibariyle The Fork Türkiye basına tanıtıldı.
Yakında İzmir, Ankara, Antalya, Bolu, Bursa, Çanakkale, Muğla, Nevşehir, Gaziantep, Hatay ve Şanlıurfa’ya da geliyor.
Siteye ilk bakışta görüyoruz, yeme-içme hayatımız The Fork’a kalacak olsa, Hard Rock Cafe’den Sushico’ya savrulacağız.
Ne İstanbul’un iyi yemek yenilebilen yerlerinden ne de İstanbulluların görmeyi ve görünmeyi sevdiği yerlerden haberimiz olacak.
Tripadvisor’ın en büyük gücü içeriğin önemli bir bölümünü kullanıcıların sağlaması ve onların yaptıkları tarafsız yorumlardı.
The Fork’ta ise mekan tanıtımlarına bakıyoruz, ‘enfes lezzetler’ ve ‘elit mekanlardan’ geçilmiyor.
Amaç, İstanbul yeme-içme hayatını bize tanıtmaksa içerik çok zayıf, amaç yabancılara tanıtmaksa durum daha da fena.
Yok, yorumları hiç okumayıp sadece rezervasyon yapmaksa,
o zaman diyecek bir şey yok.
Rezervasyon alışkanlığımız olmaması dışında.
Bu listeye dikkat!
1-Faros Dine & Wine
2-Park Fora
3-Hard Rock Café
4-Karaköy Gümrük
5-Sushico Nişantaşı
6-Fes Café Nuruosmaniye
7-Blue Topaz İstanbul
8-Şirvan Sofrası
9-Kum Saati Jazz & Blues
10-Limanda Balık
İkoncan değil stil ikonuydu
Yves Saint Laurent’in ilham perisiydi, hatta kadınlara smokin ve transparan bluzlar giydirmesini sağlayan oydu.
Gerçek bir stil ikonuydu, çabasız bohem şıklığı başlatmıştı. Yves Saint Laurent’e yaptığı tasarımlardan sonra kendi markasını kurdu ve mücevherler, aksesuarlar tasarlamaya devam etti. Helmut Newton, Richard Avedon, Steven Meisel, Michael Roberts ve Bettina Rheims gibi efsane fotoğrafçılar görüntüledi onu. Betty Catroux, Ines de la Fressange, Diane von Furstenberg, Christian Louboutin, Elsa Peretti, Paloma Picasso, Andre Leon Telley ve Oscar de la Renta gibi isimler anlattı. Natasha Fraser-Cavassoni ve Ariel de Ravenel’in yazdığı, Pierre Berge önsözlü kitapta.
Loulou de La Falaise’ten bahsediyorum. Bugün Demet Müftüoğlu Eşeli’nin kurduğu Istanbul 74’te Loulou de la Falaise fotoğraflarından ve mücevherlerinden oluşan bir sergi açılıyor. Modayla ya da 70’lerle biraz ilgiliyseniz kaçırmamakta fayda var.
Hatırlatalım,
16 Mayıs’a kadar Istanbul 74’ün Galatasaray şubesinde.
Hayır demezsen evet demiş sayılırsın
Telefonumuza SMSler yağıyor, elektronik posta kutularımız her gün dolup taşıyor. Hepsi 1 Mayıs’ta yürürlüğe girecek “Ticari elektronik iletiler, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebilir” yasası yüzünden. Hemen ardından bir de uyarı yapılıyor, “Bilgilendirme ve hatırlatma mail ve mesajlarını almayı kabul etmiyorsanız kabul etmiyorum linkine tıklayınız. Linki tıklamamanız halinde yasa gereğince zımnen izin verdiğiniz kabul edilecektir.”
İzin vermiyorum, her gelen linki tıklamakla uğraşmak da istemiyorum. Sadece rahat bırakılmak istiyorum. Bu kadar zor olmamalı.