Etiler Çamlık’taki Nusr-et’e gittiğinizde kendinizi bir TÜSİAD toplantısında zannedebilirsiniz. Hiç ummadığınız kişileri bir araya getiren isim, neredeyse bir popstar kadar fan’ı olan Nusret Gökçe. İstanbul’da et konusunda ondan daha iyisi yok!
Daha açılalı dört-beş gün oldu. Açıldığından beri her gece hiç sektirmeden orada yemek yiyen tanıdıklarım var. Açılışa gelenleri görseniz kendinizi pekala TÜSİAD toplantısında zannedebilirdiniz. Hayır, öyle şaşaalı bir yerden bahsetmiyorum. Tam aksine son derece rahat bir ortam. Ama salaş bir yere yemeğe gidiyorum diye sakın buraya bakımsız gitmeyin. Çünkü son günlerde İstanbul’un en piyasa yeri burası. Her gittiğinizde o kadar çok tanıdık isimle karşılaşacaksınız ki bu uyarı için bana teşekkür edeceksiniz.
Bu gizemli yerin adı Nusr-et. Sahibi Nusret Gökçe’den daha önce size bahsetmiştim. Etiler Günaydın Kasap’ı diğer Günaydın’lardan ayıran özel biri o. Çok erken başlamış, tam 14 yıl Günaydın’da çalışmış. Et konusunda İstanbul’da onun üstüne birini daha tanımıyorum.
Nusret kısa süre önce Günaydın’dan ayrıldı, New York’a gidip çok istediği bir şeyi yaptı, farklı steakhouse’larda çalıştı. Zaten daha önce de Arjantin’de eğitim almıştı. Şimdi bütün bu birikimi, et aşkı ve tatlı diliyle kendi yerini Etiler Çamlık’ta açtı.
Şifreyi not edin: Lokum ve ceviz
Nusret’in yerine gidince mönü gelmiyor önünüze, tabii ısrar ederseniz mönü veriyorlar ama buranın raconu Nusret size ne getirirse onu yemek. Öyle bonfile, t-bone steak falan diyemiyorsunuz. Nusret’in etlere taktığı özel isimler var. Favorisi lokum ve ceviz. Benim gibi normalde kırmızı et yemeyen birine bile eti sevdirebiliyor.
Yeni yeri Günaydın Kasap rahatlığında ama kesinlikle daha şık. Daha büyük ve daha kalabalık olduğu için Nusret’i mutfaktan çıkarmak zor oluyor. Ama ilk haftanın da etkisi var tabii bunda. Çünkü Nusret fanları onu masalarında görmek istiyor. Onunla bütün müşterilerinin birebir ilişkisi var. Hatta o kadar zeki bir adam ki her tanıştırdığınız kişinin fotoğrafını çekip telefonuna öyle kaydediyor. Böylece rezervasyon için aradığınızda kiminle konuştuğunu biliyor.
Nusret’in özel etlerinden yemek için şifre belli, lokum ya da ceviz demeniz yeterli. Siz dur demezseniz o da durmaz. Nusr-et’te etler kadar piyasa da sizi şaşırtacak. Hemen gidip görün. Bir bakacaksınız, benim anlattıklarımı siz de ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz.
Bodrum yaz yaz bitmiyor!
-Bodrum Barlar Sokağı olmuş Taklitçiler Sokağı. İncik boncuk bakalım, Bodrum işi bir şeyler alalım derken, görüyorum ki taklit çantacılar istila etmiş burayı. Evet, arada tek tük Bodrum sandaletçileri de karşımıza çıkıyor. Ama o kadar. Gerisi çantacı. Boşuna demiyor Rıfat Özbek, “Çanta provalarından sıkıldım. Bir gün kıyafet provası yapıyorsak, üç gün çanta provası yapıyorduk.” diye. Kadın ve çanta arasındaki ilişki gerçekten incelenmeye değer.
-Barlar Sokağı’nda beni ve daha birçok kişiyi tek mest eden yer Yunuslar Karadeniz Fırını. Çocukluğumda da vardı, hala var. Her geçen gün daha da iyi oluyor. Tahinli profiterol bile yapıyorlar.
-Barlar Sokağı’nda artık gidilecek bar kalmadığına göre yine dönüyoruz Türkbükü’ne. Ship A Hoy ve Mavi’nin barı yüklü bir para cezası ve tam iki hafta kapatma cezası aldı. Tam da sezonun ortasında, Ramazan’a bu kadar az kalmışken. Yazık oldu, keşke önceden daha ciddi uyarılar yapılsaydı. Neyse ki Ship A Hoy Maki’nin yerinde devam eder.
-Hâlâ Bodrum işi bir şeyler alma konusunda istekliyseniz en iyisi semt pazarları. Perşembe günü kurulan Yalıkavak Pazarı favorim. Çiçekli elbiseler, 10 TL’ye yumuşacık peştemaller, masa örtüleri yok yok pazarda. Tabii bu arada İstanbul’a kilo kilo taşınan bir şey daha var, yeşil zeytin. Çekirdekleri çıkarıp yerine portakal, limon, sarımsak, acı biber, badem koyuyorlar. Kilosu 16 TL. Hepsi nefis ama en iyisi kesinlikle bademli olanı. İçkinin yanına çok yakışıyor.
-Yalıkavak Marina’da artık Bistrott yok. Yerinde Bodrum’un içinde de şubesi olan Tango Arjantin steakhouse var.
-Yalıkavak Marina’daki Mozart Cafe yayılması keyifli bir yer. Ama yemek yemediğiniz sürece... Yemekler de fiyatlar da fena.
-Meşhur Bitez Dondurmacısı’nın Yalıkavak Marina’da şubesi var. Buraya gelmişken mutlaka uğranmalı. Konyaklı çiklatalı dondurmanın mutlaka tadına bakılmalı.
-Marinanın karşısında İstanbul’dan önemli bir transfer var, Dolce. Arnavutköy’deki Dolce’nin pastalarının üstüne tanımıyorum. Kalp şeklindeki brownielerinin ise kalbimde yeri ayrı. Ama burada ne kadar iş yapar bilemiyorum.
-Bodrum’un yolları kötü, özellikle de Türkbükü’nde kendinizi Camel Trophy’ye katılmış gibi hissediyorsunuz. Gölköy’e giderken Yalıkavak’tan dolaşmak gerekebiliyor. Uyarı, tabela falan tabii ki yok. Şaşırdım mı? Hayır.
Saç açılımına devam
Meğer ne kadar çok saçıyla sorunu olan varmış. Geçen haftaki saç düzleştirme operasyonumdan sonra her gittiğim yerde soru yağmuruna tutuluyorum. Bakınız haberlerde bile Global Keratine’in Brezilya kalıcı fönü diye haberleri çıktı. Gisele Bündchen bile o şahane saçlarına kıyıp da yaptırıyorsa ben haydi haydi yaptırırım iki tutam saçıma. Ama maalesef yurtdışındaki fiyatlarla bizim fiyatlar bir değil. Burada kuaförler ortalama 500-750 TL’ye yapıyor bu işlemi. 10 hafta dayandığını düşünürseniz, hesap kitap yapıp değer mi değmez mi diye karar verebilirsiniz. Denizden çıkınca saçınızın kuaförden çıkmış gibi olması paha biçilemez bir mutluluk hissi veriyor. Tabii bu arada doğallıktan yana olup da saçınızın her daim yapılı olmasını beğenmeyenler de çıkabiliyor karşınıza. Bu saçın neme yenik düşmemesi insanı hem sevindiriyor, hem de biraz ürkütüyor. O yüzden bu işlemi yaptıracaksanız gerçekten iyi bilen birine yaptırın, yoksa saçınız elinizde de kalabilir. Benden söylemesi...