‘Grinin Elli Tonu’nun Bay Gri’si Jamie Dornan, ‘Her Şeyin Teorisi’ndeki Stephen Hawking rolüyle bu yıl en iyi erkek oyuncu Oscar’ını alan Eddie Redmayne, ‘Felicity’nin yıldızı Kerri Russell, Imran Khan’ın eski eşi, Hugh Grant’ın eski sevgilisi ve Vanity Fair dergisi editörlerinden Jemima Goldsmith,
Bob Geldof’un kızı, model / şarkıcı Pixie Geldof, model Daisy Lowe, model-İngiliz Vogue editörü Laura Bailey, ‘The Tudors’un yıldızı Annabella Wallis, ‘Fast & Furious’ ve ‘Hobbit’in yıldızı Luke Evans, oyuncu Douglas Booth, model / şarkıcı Sophie Ellis Bexter, şef Tom Aikens, şarkıcı Elizabeth Doolittle…
Hepsi bu hafta sonu burdaydı, Nick Jones’un davetiyle, Soho House İstanbul’un açılışını kutlamak için. ‘Top Gear’ programıyla tanıdığımız Jeremy Clarkson dışında kimse paparazzilere yakalanmadı.
Çünkü çoğunu sokakta görenler de, magazinciler de tanımadı.
Kulübün merdivenlerinde paparazziler Aslışah Alkoçlar’ı görüntülerken Jamie Dornan ve Eddie Redmayne’i kaçırdılar.
Londra ve Los Angeles’tan gelen misafirler Soho House dışına çıkmadılar sanmayın sakın.
Hızlandırılmış bir İstanbul turu yaptılar, Boğaz’da tekne gezisine de çıktılar, Bebek Balıkçı’da yemeğe de gittiler, Sultanahmet’i de karış karış gezdiler sessiz sedasız.
Onlarla tanışmak için
Küçük bir kitle içinde ise kulaktan kulağa yayıldı haberler, cuma sabahından pazar akşamına kadar kulübe akın edildi, bu isimlerle tanışabilmek için.
Şanslıydık, cumartesi akşamki kutlama yemeğinde Eddie Redmayne’le aynı masadaydık.
Türkiye’den az sayıda davetli vardı.
Kimler mi? Özlem Önal, Tansa Mermerci Ekşioğlu, Ömer Karacan gibi tanıdık isimler…
Aslında amaç, yurtdışından gelen konuklarla İstanbulluları kaynaştırmaktı. Ama öyle olmadı işte.
Bir otelin balo salonunda kız tarafıyla, erkek tarafının kaynaşamadığı bir düğün gibi başladı gece.
Herkes kendi arkadaşlarıyla sohbet etti, kimse kimseyle çok da ilgilenmedi.
Zaten herkesin radarında iki isim vardı, Jamie Dornan ve Eddie Redmayne.
Bir grup onlara hiç rahat vermedi. İngiliz şarkıcı Paloma Faith sahneye çıkınca ise durum değişti, içinde bulunduğumuz ‘Big Room’ dedikleri 400 kişilik performans merkezi bir anda esas amacına döndü. Uzun masalar kaldırıldı, balo salonu havasından çıkıldı. Daha sonra otelden kulübe, önce Embassy Club’a, sonra terasa geçildi. Saat 04.00’e kadar devam etti.
Gece boyunca İstanbullular yine aynı şeyi konuşuyordu, “Soho House İstanbul’da tutacak mı, tutmayacak mı?”
“Evet, şimdi çok popüler ama Lucca, Şamdan kalabalığından sıyrılıp kendi kitlesini yaratabilecek mi?” diyenler de vardı, “Böyle uluslararası partilerle heyecanı hep yükseltebilirler” diyenler de…
Bekleyip hep birlikte göreceğiz. Şimdilik bu kadar tanınmış ismi buraya getirmeleri bile İstanbul’un tanıtımı için önemli.
MİLLİYET’E ÖZEL KARELER
Gecenin sonu
Sonrasında hızımızı alamıyoruz, Emirgan’da Gizli Kalsın’da devam ediyoruz. Türkçe şarkılarla özümüze dönüyoruz, belli bir saat ve alkol seviyesinden sonra tabii. Çıktığımızda gün doğmuş, Boğaz’da yürüyenler, koşanlar çoktan kendilerini sahile atmış. Onlara bakıp özeniyoruz, disiplinlerine, sağlıklı yaşamlarına… Ve bir kez daha anlıyoruz, her şeye rağmen İstanbul’u ne kadar çok sevdiğimizi.