“6 Nisan 2007 sabahı ofisimde kanlar içinde uyandım. Yere düşerken başımı çalışma masamın köşesine çarpmış, gözümü çizmiş ve elmacık kemiğimi kırmıştım. Yorgunluktan ve uykusuzluktan çökmüştüm. Doktor tetkiklerinden sonra, yorgunluk dışında bir sağlık sorunum olmadığı ortaya çıktı ve doktor bekleme odasında kendi kendime hayatımla ilgili önemli sorular sormaya başladım..."
Huffington Post’un kurucusu Arianna Huffington’ın son kitabı ‘Thrive’ işte bu önsözle başlıyor.
Arianna Huffington, 2005 yılında Huffington Post’u kurdu, tam 6 yıl sonra AOL’e 315 milyon dolara sattı, Time’ın ‘Dünyada En Etkili 100’ kişi listesine 12. sıradan girdi. Ama bütün bu başarıya rağmen hayatını değiştirmesinde iki önemli anın etkili olduğunu söylüyor.
Biri çalışma odasında yorgunluktan düşüp bayılması. Diğeri de telefonda e-maillerine bakarak çocuklarıyla konuşurken, annesinden yediği fırça.
“Annem aynı anda birden fazla şeyle ilgilenmenin zararlı olduğunu bilim adamlarından önce keşfetti" demiyor boşuna.
Bunları okuduktan birkaç saat sonra Bodrum havaalanındayız. Check-in sırasında birimiz kitap okuyor, birimiz yemek peşinde ama e-mailler’inden de kafasını kaldıramıyor, birimiz de Twitter’dayız.
Bir yandan da birbirimize ve tabii kopamadığımız Whatsapp gruplarına laf yetiştiriyoruz. İşte tam o sırada Arianna Huffington kitabından alıntılar yapıyor Twitter’da; annesinin aynı anda birkaç şey yapmakla ilgili sözünü tweet'liyor. Gülüyorum...
Aklımız başımızda değil
Uçağa biniyoruz. 50 dakika sonra yanımdaki arkadaşıma bakıyorum, elinden düşürmediği kitapta daha 50’nci sayfada.
Eskiden bir kitaba başlayınca bitirmeden kalkmazdık. Şimdi ise aynı sayfayı 5 kere üst üste okuduğumuz oluyor. Acı ama yine de okuduğumuzu anlayamadığımız da oluyor. Bazen televizyonda sıradan bir espriyi anlamak için bile başa sarmak gerekiyor. Çünkü akıllı telefonumuz aklımızı başımızdan alıyor, her seferinde konuşmaları kaçırıyoruz.
Artık tek bir şeye konsantre olabilmek mümkün mü? Bu yazıyı yazarken bile arada Twitter’a bakıyorum, Whatsapp’tan gelen mesajları yanıtlıyorum, Instagram’da birkaç fotoğraf 'like' ediyorum.
Çalışırken bile bilgisayarımızda aynı anda 7-8 ekran açık. Arada e-maillerimize bakıyoruz. Arada son dakika haberlerini, gelişmelerini takip ediyoruz. Yarım saat e-mailler ya da tweetler kontrol edilmezse bir şey kaçırılır paniği var içimizde.
Bu yüzden çalışma saatleri de uzuyor çünkü işler o kadar çok bölünüyor ki, bir türlü bitmek bilmiyor.
Sonuç, beynimiz yorgun. Birçok şeyi algılamakta ve hatırlamakta güçlük çekiyoruz. Neyse ki “Sadece bende değil, herkeste durum aynı" diye de kendimizi teselli ediyoruz bir yandan.
Sadece böyle olsa yine iyi. Konsantrasyon kaybının yanı sıra bir de hafıza sorunu yaşıyoruz. Boşuna dijital demans devrindeyiz demiyor bilim adamları.
Onlarca defa gittiğimiz bir adresi unutuyor, her seferinde telefon açıp bir daha tarif alıyoruz.
En yakınlarımızın bile telefon numarasını ezbere bilmiyor, kazara cep telefonumuza bir şey olursa numaralardan da, yakınlarımızdan da mahrum kalıyoruz.
Telefonunuzu kapatın!
Bırakın doğum günlerini, hiçbir önemli tarihi hatırlamıyoruz. Daha önce bir yakınımıza aldığımız hediyeyi unutup tekrar aynısını aldığımız oluyor.
Akıllı telefonumuzun hesap makinesini kullanmadan hesap kitap yapamaz hale geliyoruz. Çarpım tablosunu bile unutuyoruz artık. Sürekli avucumuzun içindeki telefon, çarpmayı da bölmeyi de yapıyor. Ne gerek var eskisi gibi tabloları ezbere bilmeye? Artık hiçbir şeyi öğrenmemiz ya da ezberlememiz gerekmiyor. Nerede takılsak Google imdada yetişiyor.
Eskiden sevdiklerimizin doğum günlerini bilirdik. Artık ona da gerek yok. Doğum günleri Facebook’tan soruluyor.
Benim gibi Facebook hesabınız yoksa, en yakınlarınız dışında doğum gününüzü hatırlayan da pek olmuyor!
Nasıl olsun ki? Arkadaşlarınıza “Ama doğum günüm" falan diyecek olduğunuzda “Sen de niye Facebook’ta yoksun ki?" cevabını alıyorsunuz. Telefonumuzun şarjı bittiğinde ise dünyayla ilişkimiz kesiliyor. Telefonun hafızası, bizim hafızamızı ele geçirmiş durumda.
Huffington Post’un kurucusu Arianna Huffington bile son röportajında, “Eve gider gitmez akıllı telefonunuzu kapatın ve o anda ne yapıyorsanız sadece ona konsantre olun" diyor.
Bir sosyal medya kahramanı bile bunu diyebiliyorsa sanırım hepimiz yapabiliriz.
Yapmazsak da sonuçlarına hep birlikte katlanacağız.