Hollywood’un en ünlü yapımcısıydı.
Birçok filmiyle Oscar kazanmıştı, sayısız Hollywood yıldızına da Oscar kazandırmıştı.
Şimdi ise kendi kurduğu, kendi adını taşıyan yapım şirketinden kovuldu.
Önce yönetim kurulu istifa etti, kendisi bir süre şirket yönetiminden uzak kalacağını ve tedavi göreceğini açıkladı.
Daha sonra sular durulmayınca avukatı bile istifa etti.
Sonunda, şirketin yaşaması için tek çareye başvuruldu ve kendi kurduğu şirketten kovuldu.
İşindeki başarısızlığından dolayı değil, cinsel taciz suçlamalarından dolayı.
Harvey Weinstein’dan söz ediyorum.
Kendisi şirketinden oldu, oysa Hollywood tarihinde benzer suçlamalar birçok yönetmen ve yapımcı için geçerliydi.
Tek fark, eskiden tacize uğrayanlar sessiz kalmayı tercih ediyordu, tacize uğramak sanki suçlanacak bir şeymiş gibi ortaya çıkmaktan korkuyordu.
Tabii bunda en çok da kariyer ve gelecek korkusu geçerliydi.
Şimdi ise tacize uğrayanlar açık açık anlatmaktan çekinmiyor, çünkü asıl suçlu olanın tacizde bulunan olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor.
Söz konusu ne kadar güçlü bir isim olsa da.
Harvey Weinstein gibi Hollywood’u yöneten birinin başına asla böyle bir şey gelmez diye bakılırken şimdi Ashley Judd gibi Weinstein filmleriyle ünlü olan yıldızlar da konuşuyor.
Yine de Hollywood yeterince çok isim konuşmadığı için sessizlikle suçlanıyor.
Weinstein cephesi ise “Üzgün, tedavi olacak” açıklamasından başka bir şey yapamıyor şimdilik.
Kriz yönetimi bizdeki kadar gelişmemiş tabii, akıllarına gelmiyor hemen bir hayır işi ile gündemi değiştirmek.
Bizde olsa şimdiye kadar çoktan gündem değişmişti.
54 yıllık yarışmaya yeni umut
Değerlerimize sahip çıkalım derken, değerlerimizi aslında koruyamadığımızı görüyoruz demiştik Antalya Film Festivali’nde ulusal yarışma iptal edildiğinde.
Altın Portakal Türkiye sineması için tam 54 yıldır çok önemli bir görev üstleniyordu.
Evet, her dönem festivalde tartışmalı ödüller oldu ama bir yönetmenin, bir oyuncunun Altın Portakal’lı olması kariyeri için bir şey ifade ediyordu.
Çünkü ne olursa olsun, bizim sinemamız için Altın Portakal önemli bir ölçüydü,
Tam 54 yıldır devam etmesi de bunun en önemli göstergelerindendi.
Bu yıl geleneğin bozulması ve ulusal yarışmanın yapılmayacağının duyurulması üzücüydü.
Yurt dışından ‘tamamen duygusal’ nedenlerle getirilen birkaç ünlü isim bir festivali kurtarmaya yetmiyor ne yazık ki. Önce kendi kendimize festivale sahip çıkmalıyız derken beklenen umut ışığı göründü.
Yönetmen Kaan Müjdeci önderliğinde Ulusal Yarışma Beyoğlu Sineması’nda geri dönüyor.
Üstelik 54 yıllık Altın Portakal geleneğini Cannes Film Festivali’ne ya da herhangi bir başka film festivaline benzetmeye çalışmadan.
Ulusal Yarışma’yı Müjdeci’nin oluşturduğu değerli bir jüri değerlendirecek.
Sadece fırlama bir protesto değil, Türkiye sineması için güzel bir gelişme.
Üstelik bunu yurt dışındaki festivallerde ödül kazanmış bir yönetmenin başlatması da film sektörü için belediyenin öncülüğünde olmasından daha anlamlı.