Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Her şey biraz üst üste geldiğinde yapılacak en iyi şeylerden biri belli, boş boş televizyona bakmak.
Haberlere değil tabii, TV dizilerine ve yarışmalara...
BAĞIMLILIK YAPIYOR
İtiraf etmekten çok hoşlanmasak da, hepimizin hayatında beğenmekten utandığı şeyler var. İşte son ‘guilty pleasure’ımı açıklıyorum: ‘Bu Tarz Benim’!
Nerede olursam olayım mutlaka izlemek istiyorum, bir kere takılınca kesinlikle zaplayamıyorum. Son zamanların kesinlikle en absürt yarışma programı ‘Bu Tarz Benim’. Hiç farkına varmadan bağımlısı oldum. Her karşıma çıktığında ekrana kilitleniyorum. Bitene kadar kanalı değiştiremiyorum. Uyuyakalırsam ya da evde olmazsam diye arada kaydettiğim bile oluyor.
Nerede, nasıl giyinilir en iyi ben bilirim iddiasında bulunan 13 yarışmacı, Türkiye’nin en tarz kadını olmak için kıyasıya yarışıyor.
Nasıl bir rekabet, nasıl bir gerilim, nasıl bir savaş yaşanıyor, inanamıyorsunuz...
Beni en çok şaşırtan, yarışmacıların sonsuz özgüveni ve makineli tüfek gibi konuşma yeteneği.
Nasıl kendilerini beğeniyorlar ve nasıl jüriyle çene yarıştırıyorlar? Herkesin içine canavar kaçmış gibi.
TANSİYON FIRLIYOR
Jüri üyelerinden Nur Yerlitaş, “Sen çok ön plana çıkmayı seven birisin belli. Bu tipleri tanırım ben. Size konuşun dedik ama o kadar konuşun da demedik!” demekte haklı.
Nurella’nın kendisine cevap verilmesine tahammülü yok. Yarışmacıları hemen susturuyor, hatta bazen öyle bir sinirleniyor ki, anında tansiyonunu ölçüyor. Bu da televizyonculukta bir ilk olsa gerek, tansiyon ölçme cihazıyla yayına çıkmak.
NUR MU, ÖZLEM Mi?
Yarışmacıların çoğu şimdiden ünlü oldu. Hatta güzellik yarışmalarında şansını deneyip, daha önce başarılı olamayan Nur Bozar o kadar çok takipçi edindi ki kendi kendine yarışmayı bırakma kararı bile verdi.
Kemal Doğulu “Sen artık popüler oldun” derken haklı, Nur daha iyi teklifler almıştır mutlaka. Yakında bir TV dizisinde oyuncu ya da sunucu olarak karşımıza çıkarsa, şaşırmayız.
Ama unutmamak lazım, taş yerinde ağırdır, Nur da bu formattan çıkınca yok olup gidebilir.
Tabii hiç belli olmaz, bu kadar hırsla doğru kararlar verirse çok başarılı da olabilir. Nur kadar dikkat çeken diğer aday da Özlem Özden. Onu da izlemeye doyamıyorsunuz.
Yarışmacılar bazen 80’lerde bir partiye göre, bazen Alaçatı’da kız arkadaşlarla yemeğe, bazen de Karaköy ya da Cihangir’de yeni tanıştıkları bir erkekle buluşmaya göre giyiniyor.
Hepsi birer ‘ev kızı’ ama sanki hayatları sadece en popüler yerlerde, en havalı partilerde ve davetlerde geçiyor gibi. Oysa sırf ‘tarzsın’ kelimesinden bile belli oluyor öyle olmadığı.
FAVORİM NURELLA
Yarışmacıların absürt halleri güldürüyor ama yine de en büyük iş, jüride bitiyor... Nurella’nın rol yapmaya gerek kalmayan, olduğu gibi hali; Ivana Sert’in bozuk Türkçe’siyle yerinde yorumları, Kemal Doğulu’nun gerçekçiliği, Uğurkan Erez’in kötü polis karşısında iyi polisliği ve Öykü Serter’in acımasızlıktan anında psikologluğa geçiş yapan tuhaf sunuculuğu izlettiriyor programı.
FORMAT SATILIR MI?
Daha önceki benzer program ‘Bugün ne giysem?’in formatı Fransızlar’a satılmıştı. Neyse ki, yarışmayı tek beğenen ben değilim diye sevinmiştim o zaman da...
Şimdi de ‘Bu Tarz Benim’in formatını yakında yabancılar satın almak isteyebilir ama bizdeki gibi dev jüri ve tarzlarıyla taçlandırıldıklarında bile çirkeflikte sınır tanımayan yarışmacıları bulmak kolay değil! Bırakın Fransızlar’ı, bizimki kadar renkli bir kadroyu kimse bulamaz.
Bu programı böyle izlettiren de bu kadronun ta kendisi.
Boşuna formatı satın almakla uğraşmasınlar.
Onun yerine programı olduğu gibi alıp alt yazı koyarlarsa eminim daha çok reyting alır.