En azından böyle olmasını diliyoruz.
Çünkü ilk defa köprüler, yollar, dev projelerden kolay kolay etkilenmeyen hatta zaman zaman eleştiren bir kesimin de harika diyeceği bir proje hayata geçiriliyor.
Yeni AKM’nin Tabanlıoğlu Mimarlık imzalı çizimlerini dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Murat Tabanlıoğlu birlikte açıkladı.
2500 kişilik opera salonu, konser salonu, tiyatro salonu, oda tiyatrosu, kütüphaneler, kafeler ve restoranların da yer alacağı yeni projeyi görüp de etkilenmemek mümkün değil.
Gerçekten dünya standartlarında bir opera binamız olacak.
Tabanlıoğlu Mimarlık imzalı olması da barok mimari olmaması da yeterince sevindirici.
Binada gerçekleşecek etkinlikler dışarıya da yansıtılacak, bu da önemli bir gelişme.
CRR’ye benzememeli
Şimdi öncelikli dileğimiz, yeni AKM’nin modernleşme sürecinde
Cemal Reşit Rey’le aynı kaderi paylaşmaması.
Filiz Ali’nin yönetimindeki Cemal Reşit Rey’i hatırlayanlar için konser salonunun şimdiki programında beğenip de gidilecek bir etkinlik bulmak giderek zorlaşıyor.
Milli kültürümüze sahip çıkarken, çağdaşlaşma hamlesi olarak gördüğümüz yeni kültür merkezimizi büyük bir Feshane’ye dönüştürmekten kaçınmalı, tam tersine, her zevke hitap eden, geniş bir seçki oluşturulmalı.
Folklor olmasına karşı değiliz, olmalı, ama klasik müzik de
opera da olmalı.
Zaten opera binası demek yüzümüzü Batı’ya dönmek demek, yeni AKM’nin kültür politikası da mimarisi gibi
Batı’ya dönük olmalı.
Ne de olsa, “Türkiye’yi her alanda küresel düzeyde söz ve iddia sahibi ülke haline getirmenin mücadelesini veriyoruz”.
Kültür merkezi yaratmak sadece binayı yapmakla da bitmiyor tabii.
Şimdi asıl önemli süreç başlıyor, Devlet Senfoni, Devlet Opera ve Balesi, 10 yılın verdiği açığı çok çalışıp hızla kapatmalı, eski günlerine geri dönebilmeli.
Özellikle de gösterilerin sadece yeni AKM’de değil, aynı zamanda Taksim Meydanı’nda izlenebileceği düşünülürse.
İçerik de çağdaş olmalı
Yeni AKM’de içerik ve yönetimin kime, kimlere teslim edileceği binanın mimarisinin kime teslim edildiği kadar önemli, hatta daha da önemli.
Bu aşamada mimaride yapılan seçimin izinde yine bilgi ve tecrübeye dayanan, geleneklere sahip çıkarken dünyayı da aynı şekilde iyi takip edebilen bir kuruma ya da kişiye teslim edilmeli, bürokratlara kalmamalı bu seçim.
İyi bir danışma kurulu oluşturulmalı.
Keşke İKSV gibi İstanbul kültür-sanat yaşamına büyük katkıda bulunan bir kuruma verilse AKM içerik ve yönetimi.
Hatta İKSV Genel Müdürü Görgün Taner içerikten ve yönetimden
sorumlu olsa.
İşte o zaman yeni AKM’nin gerçekten mimarisi kadar çağdaş olacağına emin olabiliriz.
Bu konu daha çok konuşulur, umalım 10 yıl sürmesin bu defa konuşmalar, tartışmalar ve 2019 itibarıyla yeni AKM çağdaş mimarisi ve zihniyetiyle açılsın!
Hepimiz heyecanla bekliyoruz!