Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çok sık görüşemesem de en sevdiğim çiftlerin başında geliyor Tanem Sivar - Edhem Dirvana.

Gerçekten de masal gibi bir hayatları olduğu için.

Doğayla bu kadar iç içe, bu kadar sevgi dolu bir hayat herkese nasip olmuyor ne yazık ki.

İlişkilerinin en başından beri yakından tanıklık etme şansı olmuş biri olarak, sadece kameralar önünde değil, kendi kendilerine kaldıklarında da son derece doğallar.

Zaten Edhem Dirvana’nın babasının dediği gibi, “Denizcilerden zarar gelmez”.

Tanem’le Edhem’in Extreme Sailing yarışlarında Team Turx takımını desteklemek üzere Oman’dan Cardiff’e gitmişliğimiz var.

Haberin Devamı

Daha sonra Bozburun’da evleri gibi işlettikleri Bozburun Yat Kulübü’ne de misafir oldum.

İşte o ziyaret sırasında sevgili köpekleri Django ile de zaman geçirme şansım oldu.

Ailenin bir ferdi olarak kabule dilen Django’yla yüzmüş, oynamış, hatta selfieler bile çekmişliğim var.

Minik Süleyman’dan önce ailenin minik yavrusuydu Django, Pamuk ona bir aile büyüğü kadar destekti.

Tanem’in Süleyman’ı dünyaya getirmesiyle de Django ve Pamuk’un da birer ferdi olduğu aile daha da büyüdü.

Şimdi doğayla bu kadar iç içe yaşayan Dirvana ailesinin başına gelenleri anlamak gerçekten mümkün değil.

Doğayla bu kadar iç içe yaşayıp sinirleri alınmış gibi yumuşacık ve iyi kalpli olması beklenen biri nasıl olur da komşusunun köpeklerini katledecek noktaya gelir?

Bunu köpeklere yapan biri pekâlâ insanlara da yapabilir.

Bunu yapan kişi cezalandırılmalı, hiçbir suç cezasız kalmamalı.

Neyse ki sosyal medya bu konuda son derece duyarlı çıktı, Dirvana ailesine sosyal medyadan da basından da destek yağdı.

Şimdi bir sonraki aşamaya geçmek gerekiyor, Dirvanaların öncülüğünde yeni hayvan hakları yasası tasarısını hayata geçirebilmek için sağlam adımlar atılmalı.

Grace Jones’a sonsuz saygı

Son zamanlarda izlediğim en ilginç belgesellerden biriydi Sophie Fiennes imzalı ‘Grace Jones: Bloodlight and Bami’

Grace Jones’un bir yandan müziğini ve stilini hayranlıkla izlerken bir yandan da hayatta ne kadar zorluklarla mücadele ettiğini görüyorsunuz.

Haberin Devamı

Jamaika’da ailesinin ne kadar zor şartlarda yaşadığından çocukluğunda babasından sürekli dayak yemesine, çok ünlü olduktan sonra bile kendi albümünü kendi finanse etmek zorunda kalmasına ve bunu da bin bir güçlükle yapmasına, oğlunun babası olan usta fotoğrafçı Jean-Paul Goude ile yaptıkları imaj çalışmalarına her detayı izliyorsunuz.

Jamaika’da geçen bölümler zaman zaman fazla uzuyor, belgesel bazı yerlerde tıkanıyor, akmıyor.

Ama sinemadan çıktığınızda geriye müthiş bir hüzün kalıyor.

Grace Jones gibi bir ikon bile hak ettiği değeri bulamamış.

Belli ki halen sıkıntı çekiyor.

Oysa, bu kadar özel yeteneklerin yaşarken korunmaya alınması gerekiyor.

Şimdi İngiliz Vogue’dan Pirelli takvimine dünyada zenci modellere öncelik tanıma bir trend haline getirilmişken, Grace Jones gibi bir ikonun yeterince değerinin bilinmemesi daha da üzücü.

Özellikle de yıllar önce nasıl bir vizyon ve yetenekle, nasıl bir sahne insanı yaratılmışken.