Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünyanın her yerinde taksiler karşı çıksa da Uber’in yükselişi hızla devam ediyor.

40 milyar dolar değerine gelmiş durumda.

Şu anda 57 ülke ve 311 şehirde var.

Virgin’in kurucusu Richard Branson bile Uber’in sırrını yazmış Wired’ın son sayısında.

“Her başarılı girişimde olduğu gibi insanların hayatlarını kolaylaştırıyor, iyileştiriyor” diyor özetle.

Boşuna, İstanbul’da da Uber kullanıcılarının sayısı giderek artmıyor.

Artık istediğiniz anda 6-7 kişi lüks bir minibüse doluşabiliyorsunuz, bu basit uygulama sayesinde.

Haberin Devamı

Şimdi İstanbulluları daha da sevindirecek bir uygulaması var Uber’in, Uber Tekne.

Malum, şimdiye kadar en büyük şikâyetimizdi İstanbul trafiğiyle denizden de başa çıkamamak.

Şehir hatları sınırlı yere gidiyordu, tam deniz taksiyle umutlandık, onun da fiyatları çok yüksek çıktı.

Bebek’teki sürat tekneleriyle servis veren şirketler ise kendilerini yenileyemedi bu süreçte.

Uber Tekne tam zamanında yetişti imdadımıza, artık Boğaz hattında hiç trafiğe girmeden bir yerden bir yere gidebileceğiz.

Üstelik ulaşılmaz fiyatlara da değil.

Her ne kadar daha ilk günden basın bülteninde yer alan fiyat listesinde bir karışıklık yapılsa da, umarım bundan sonrası sorunsuz olur.

Kadına şiddet her yerde
Berlin’e ayak basar basmaz gezdiğim ilk sergi Me Collectors Room’da Olbricht koleksiyonundan kadın sanatçıların işlerinin yer aldığı ‘Queen Size.
Söz konusu kadın sanatçılar olunca, kadına şiddet teması öne çıkıyor.
Cindy Sherman’dan Jenny Holzer’e birçok sanatçının arasında Türkiye’den de bir sanatçının işleri dikkat çekiyor.
Şükran Moral’ın hamam videosu ve bir fotoğrafı yer alıyor sergide.
Sergi kadar mekân da etkileyici, bir kafesi ve butiği de var.
Me Collectors Room’un özelliği, burada yer alan sergiler başka şehirlere de gidebiliyor, değiş tokuş yöntemiyle.
‘Queen Size’ın Türkiye’ye gelmesi için Türkiye’den bir müzenin ya da sanat merkezinin kendi koleksiyonundan bir seçkiyi buraya göndermesi gerekiyor.
Bakalım, hangi kurum daha hızlı davranacak ve Olbricht koleksiyonunu Türkiye’ye getirecek?
Sağlıklı yaşam takıntısı
Bize bir şeyler oldu.
Bakmayın, Bodrum’da ana besin kaynağının pide ve lahmacun olduğuna.
Ertesi gün bir sıvı detoksuyla siliniyor bir gün öncesinin izleri.
Şehirde hayat daha da acımasız.
Eskiden görmek ve görünmekti esas, Nişantaşı kafelerinde.
Şimdi ise sağlıklı yaşam almış başını gitmiş durumda.
Plus Kitchen açıldı Nişantaşı’nın en hızlı yükselen sokağı Ahmet Fetgari’de, kaçıncı şubesi olduğunu artık sayamıyoruz bile.
Hatta yakında Londra’da Angel’da da bir şube açmak gibi niyetlerinin olduğu konuşuluyor.
Plus Kitchen’ın tam karşısında ise semtin ilk sağlıklı yemek yeri Doğaya Dönüş var.
İkisinin de müşterileri sokağa taşmış durumda.
Biraz ilerideki yılların pidecisinde ise kimseler yok, özellikle yaz aylarında.
Tam da bu görüntünün üzerine, Berlin’e geliyorum bir iş için.
Bir de bakıyorum, otelde dev bir buz kovası, içinde normal şartlarda şarap, şampanya vs. olacak bir kova.
Oysa içinde rengârenk çeşit çeşit sebze ve meyve suları var.
Nar, kara lahana, zencefil, cayenne biberi ne ararsanız var...
500 ml’lik de, 250 ml’lik de...
Açlık durumunuza göre.
Instragram’a bir fotoğrafını koyuyorum sebze sularının.
Hemen altına bir yorum geliyor, Dr. Ayşegül Çoruhlu’dan,
“Hayat bu oldu...”
Haksız mı?