Bazıları için Güngör Hoca, bazıları için Güngör Bey, bazıları için Ali Rıza Kardüz’dü.
Bazıları için ekonomiye Ayşe Hanım Teyze kavramını sokan ekonomi yazarıydı, bazıları içinse Türkiye’de daha restoran eleştirmenliği yokken Ali Rıza Kardüz imzasıyla restoranları değerlendiren, gustosuna güvenilen yegâne isimdi Güngör Uras.
Haftada tam 8 yazı yazıyordu.
O yazıları yazmak için hepimizle konuşuyor, gündemi hem gezerek hem de 7’den 70’e farklı yaş gruplarından dostlarıyla konuşarak takip ediyor, kendini daima tazeliyordu.
Asla zamanın gerisinde kalmıyordu.
85 yaşındaydı ama hepimizden daha genç ve dinçti.
Birkaç yıl önce New York’ta bir sergi açılışından çıkışta “Yemeğe taksiyle gidelim” dediğimde, “Siz taksiyle gidin, ben yürüyerek gelirim” diyerek beni şaşırtmıştı.
Ben ve benim jenerasyonumdaki gazeteciler kendisinin yazılarını merakla takip ederken, kendisi de bizim yazılarımızı takip ediyor, bazen telefonla arayarak yorumlarda bulunuyor, bazen e-mail’le şakalaşıyor, bazen de gazete yazılarıyla cevap veriyordu.
Tabii bir de sevgili kızı Elif Uras’ın sergilerini ve başarılarını gururla paylaşıyordu bizimle.
Hem bütün gençleri motive ediyor hem de gerektiğinde tatlı tatlı eleştiriyordu.
Her zaman güler yüzlü, kibar ve ufuk açıcıydı.
Güngör Abi’yle aynı gazetede yazabilmek, aynı sofraları, dost sohbetlerini paylaşabilmek benim için hep gurur kaynağıydı.
Her sohbette hem birlikte çok güler, hem de kendisinden çok şey öğrenirdik.
Güngör Abi’nin kaybı sadece sevdiğimiz bir meslek büyüğünü kaybetmek değil, aslında bir devrin de sonu.
Bilginin, birikimin, kültürün, gustonun, iyiliğin, çalışkanlığın değerinin bilindiği bir dönemin de sonu.
Çok üzgünüz, belki biraz da bu yüzden. Güngör Abi’ye birlikte anılarımızı hatırlayarak, gülümseyerek veda ediyoruz, çünkü biliyoruz kendisi öyle isterdi.
Başta sevgili Nuran Hanım ve Elif olmak üzere hepimizin başı sağ olsun!