Tam 13 yıl önce iki kardeş, Ebru Çerezci ve Güvenç Kılıç tarafından kuruldu.
Kısa sürede hilalli tasarımlarıyla birçok evi süsledi, bakır servislerin içine pyrex yerleştirerek kolaylık sağladı, daha Muhteşem Yüzyıl devri başlamadan Harem serisini yaptı, 1800’lerde kurulan Christofle, Moser gibi markalarla yan yana satılmaya başladı.
Hiref, Anadolu el sanatlarına çağdaş yorumlar katan bir ev aksesuarları markası. Kurulduğu zaman öncüydü, ilk defa bir Türk markası el sanatlarını tasarımla birleştirmişti, üstelik de el sanatlarının çoktan unutulmaya yüz tuttuğu bir dönemde.
Hiref’in popülerliği taklitlerini de beraberinde getirdi tabii.
Sadece tasarımları kopya edilmedi, benzer markalar da türedi.
‘Taklitler aslını hatırlatır’“Hiref’in taklitleri yapılıyor ama şikâyetçi değilim. Ben yıllardır bu işin içindeyim. Hep yabancı markaların taklitleri olurdu piyasada. Denilirdi ki çok önemli firmanın taklidi bu. Taklit edilmek aslında başardığınızın bir göstergesi. Aslında müthiş bir şey, ben tasarımcı olarak çok mutluyum taklit edilen olmaktan. Tüm taklitler aslını hatırlatır. Tabii kanun çerçevesinde kendimizi korumak zorundayız” demişti Ebru Çerezci 2009’da yaptığımız röportajda.
O yıl KAGİDER tarafından yılın girişimcisi ödülünü de almıştı.
‘Kültüre yatırım yaptık’Çıkış noktalarını ise şöyle anlatmıştı, “Yurtdışı seyahatlerine giderken hep hediye arayışı içerisindeydik. Tasarım kaygısı olan, iyi ürün bitişi olan, çağdaş bizleri temsil eden, ambalajı iyi olan, marka değeri olan bir hediye arıyorduk. Maalesef gönlümüzce bir şey bulamadık. Sonra bunun çok büyük eksiklik olduğunu hissettik. Pazarda bir şeylerin eksikliğini hissettiğiniz an o girişimci ruh doğuyor. O yüzden hayalimizi, kendi markamızı gerçekleştirdik. Çok büyük gururla kutuların üzerine ‘Made in Turkey’ yazıyoruz. Bu ürünleri yurtdışında çok daha düşük maliyetlerle yaptırabiliriz ama işin ahlakı o değil. Gerçekten Türk malı olan, Türk tasarımcılardan çıkan ve el yapımı ürünler yapıyoruz. Bu üç şey bizim vazgeçilmezimiz. Bedeli ağır olsa da bundan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü bizi biz yapan bu. Biz kültüre yatırım yaptık. Şu anda Anadolu’da 350 atölyeyle çalışıyoruz.”
Ardından da eklemişti, “Süreklilik çok önemli. Hiref’in nesillere geçen bir marka olmasını istiyoruz.”
Yıllar içinde duruşları değişmedi, şimdi dilekleri gerçek oluyor.
Demsa, Hiref’in yüzde 51’ini aldıHiref’in iki kurucusu karşımda Demsa Holding’in kurucusu Demet Sabancı Çetindoğan ile birlikte oturuyor.
Harvey Nichols’dan Tom Ford’a birçok uluslararası markayı Türkiye’ye getiren Demsa Holding, Hiref’in yüzde 51 hissesini satın aldığını açıklıyor.
Bu da demek oluyor ki Hiref, Demet Sabancı Çetindoğan’ın gönüllü turizm elçisi yaklaşımı ve tabii gücüyle büyüyecek, yurtdışına daha büyük bir destekle açılacak. Londra’dan başlamayı düşündüklerini anlatıyor Demet Sabancı Çetindoğan, başta Dubai ve Abu Dabi olmak üzere Ortadoğu ve ABD de hedefleri arasında.
Tabii bir de Demsa’nın 2017’de Çamlıca’da yapılan Emaar projesinde açmayı planladığı Galleries Lafayette’te de olacaklar.
Demsa’nın benzer bir markayı kendi kendine yaratmak yerine 13 yıldır ayakta kalmayı başarmış bir Türk markasına ortak olmayı tercih etmesi de örnek bir davranış.
Neyse ki mesleki bilgiye ve birikime hâlâ saygı duyan yatırımcılar da var!