Grammy ödüllerinde ne Madonna’nın Givenchy imzalı matador kostümü, ne Rihanna’nın Giambattista Valli prenses elbisesinden Meryem Uzerli smokin tarzına savruluşuydu dikkat çeken.
Öne çıkan iki şey vardı. Biri ABD Başkanı Barack Obama’nın verdiği mesaj, diğeri farklı jenerasyonların bir arada sahneye çıkması.
Biz devlet büyüklerini ödül törenlerinde görmeye alışığız, oysa ABD halkı için bir müzik ödülleri töreninde Başkan’ın konuşmasını dinlemek şaşırtıcı.
Peki ama Obama, Grammyler’de ne mesaj verdi? Kadına şiddete son!
“Sanatçılar hepimize örnek oluyor. Kadına şiddete karşı hepimiz birleşmeliyiz, sanatçılar da hayranlarını buna destek olmaya çağırmalı” dedi, lafı uzatmadan, evirip çevirmeden, sadece rakamlar vererek. Obama’nın hemen arkasından ise şiddet mağduru bir kadın çıkıp konuştu, kendi başına gelenleri anlattı, ağlamadan sızlamadan, Grammy adayı kadınlar kadar güzel ve gösterişli haliyle.
ABD Başkanı’nın ve Amerikan müzik endüstrisinin kadına şiddet konusunu bu kadar önemsemeleri olumlu ama ABD’de bile durum ödül töreninin arasına uyarı alacak kadar fenaysa çok yazık.
Gelelim, törenin daha iç açıcı konularına... Sırf Lady Gaga ile Tony Bennett’in, Rihanna ve Kanye West ile Paul McCartney’nin, Sam Smith ile Mary J. Blige’ın, farklı jenerasyondan efsanelerin birlikte şarkı söylemesi için bile töreni izlemeye değer.
Bizde sanatçıların çoğu hâlâ “Ödül almayacaksam törene katılmam” derken, ezeli rakiplerin kazananı ayakta alkışlaması da görülmesi gereken bir örnek.
Tasarımlarıyla ünlüleri mutlu etti
Hep kadınların kıyafetlerini konuşuyoruz, oysa Grammy’lerde en çok konuşulan Pharrell Williams’ın kıyafeti oldu. Hayır, sadece kısa pantolonundan dolayı değil. Kendi imzasını taşıyan Adidas koleksiyonundan olmasından da değil. Bej ceket ve pantolonun 3M yansıtma etkili kumaştan yapılmasından. Flaşlı fotoğraf çekildiğinde kıyafetin bembeyaz çıkmasını sağlıyor bu teknoloji.
Hatta daha da ileri gidip fotoğrafın bembeyaz çıkmasına da neden oluyor. Artık Hollywood yıldızları fotoğraflarının çekilmesini istemediğinde bu kumaştan yapılmış kıyafetleri tercih ediyor. Yakında bizde de bu moda başlarsa şaşırmamak lazım.
Mudo’yu örnek almak lazım
Milliyet Pazar’da yeni açılan bir kafe-bar ve otelden, Ravouna 1906’dan bahsetmiştim. Binada daha önce Mudo Pera mağazasının olduğunu biliyordum ama doğrusu Mudo Pera’nın neden kapandığını bilmiyordum. Vakko gibi Beyoğlu’nun klasikleri arasında olan bazı mağazalar Beyoğlu’nu kendi istekleriyle terk etmişti, Mudo’nun da benzer bir durumu olduğunu sanıyordum.
Dün Mustafa Taviloğlu aradı, Mudo Pera için verdiği mücadeleyi anlattı. Mustafa Taviloğlu’nun ne kadar önemli bir sanat koleksiyoneri olduğunu biliyoruz, sesinden belliydi, Pera mağazasının da sanat koleksiyonu gibi üstüne titrediği.
Bina el değiştirince, 20 yıllık Mudo Pera da tahliye edilmiş Mustafa Taviloğlu’nun tüm mücadelesine rağmen. Mustafa Taviloğlu, tek bir şey sordu, “O ahşap dolaplar duruyor mu?”. “Duruyor, binanın en güzel yeri” dediğimde sevindi.
Çünkü, 1906’da yapılan o art nouveau binanın değerini bilecek az sayıda işadamından biri Mustafa Taviloğlu. Hem de Mudo’nun işlerine baktığınızda Pera mağazası metrekare olarak da, ciro olarak da çok küçük olmasına rağmen.
Keşke yabancıların hazırladığı İstanbul kitaplarında bile yer alan Mudo Pera yerinde kalabilseydi ve Beyoğlu’nun klasiklerinden olmaya devam edebilseydi. Umarım, şimdiki sahipleri de Mustafa Taviloğlu kadar binanın değerini bilir.
TV tarihimizde ilkler yaşanıyor
Bu Tarz Benim aynı anda iki kanalda birden farklı kadrolarla yayınlanıyor. Mahkeme eldeki malzemeyi kardeş payı yapmayı uygun görüyor, bir kanala format, bir kanala isim hakkını veriyor.
Her ne kadar reytingler ikiye bölününce düştü denilse de, Acun Ilıcalı’nın programın eleme gecesinin saatini bunun için değiştirdiği söylense de, görüyoruz Bu Tarz Benim hâlâ çok konuşuluyor. Böyle yarışmacılar olduğu sürece aksi mümkün değil zaten. Bir diğer ilk ise Ulan İstanbul’un internette yayınlanmaya başlanacak olması.
Çok sevilen diziyi TV yerine, Kanal D’nin internet sitesinden 45 dakikalık bir bölümü 1.99 TL’ye izleyebileceğiz. Malum, biz internette izlediğimiz, okuduğumuz şeylere para vermeyi sevmiyoruz. Anında para vermeden erişebilmenin yolu bulunuyor zaten. Umarım, bu sefer öyle olmaz. Çünkü bu sistemin tutması hepimiz için önemli. Sadece dizi sektöründe çalışanlar için değil, daha kaliteli işler izlemek isteyenler için de...