Dün Milliyet’te görmüşsünüzdür, Songül Hatısaru’nun Gökkafes’teki Ritz Carlton Oteli'nin müdürüyle yaptığı röportajı.
“Otelin terasına domates, fesleğen, kekik ektik. En büyük lüks bu" demiş İtalyan müdür Massimiliano Zanardi.
Bu satırları okurken bir kez daha hatırlıyorum, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Roma ziyaretinde "Şehrin yüzlerce yıllık ihtişamlı binaları, meydanları, sokakları öyle korunmuş ki, ne bir gökdelen ne de bir AVM var" dediğini.
BEŞ YILDIZLI SEBZE BOSTANI
Günümüzde şehrin göbeğindeki bir gökdelendeki 5 yıldızlı otel de, ‘kişiye özel’ hissini artık lüks ürünlerle değil, onun yerine organik tarımla veriyor. Üstelik de bunu İstanbul’un siluetini en çok bozan binanın terasında yapıyor ve yine de seviniyoruz.
Artık gözümüz şehrin çirkinliklerine ve zevksizliklerine o kadar alışmış durumda ki, "Organik tarım olsun da nerede olursa olsun" diyoruz.
‘Beş yıldızlı sebze bostanı’ diye neredeyse sempati bile duyuyoruz. Denize ve tabii iki adım ilerideki Dolmabahçe Sarayı’na nazır yetiştirilen fesleğen, adaçayı ve kekik ile kendimizi avutuyoruz.
Uzun yıllar tarıma burun kıvrılan ülkemizde, artık organik tarım iyi bir şey ya, gerisi çok da önemli değil.
ŞEHRİN İÇİNE BÖYLE EDİLİR!
Tam da bu sıralarda Mehmet Tez, Twitter’da bir fotoğraf paylaşıyor. Anadolu yakasının en şahane yeri Moda sahilinde çimenlere yayılmış insanlar...
Yine bir ‘deniz kenarında denizi görememe’ durumu söz konusu. 3 tarafı denizlerle çevrili olup da, denizle ilişkisi bu kadar kötü olan başka bir ülke daha yoktur herhalde.
Fotoğrafta çimenlerde oturanlara ne kadar odaklanmak isteseniz de ne mümkün. Dev bir turuncu konteynıra kilitleniyor gözleriniz. Peki ama ne konteynırı bu?
Tuvalet. Evet, bildiğiniz tuvalet!
Daha az görünür bir köşeye konulabilecekken en leb-i derya manzaralı başköşeye özenle kondurulmuş. Dünyada eşi benzeri olamayacak bir görüntü. ‘Bir şehrin içine nasıl edilir’in en canlı kanıtı!
İşte, artık parklarda deniz manzaralı tuvaletler, gökdelenlerdeki beş yıldızlı otellerde deniz manzaralı sebze bostanları derken her geçen gün zevksizlikte bir kademe daha atlıyoruz. İşin fenası, her geçen gün gözümüz daha da alışıyor bu görüntülere.
İstanbul, bütün yapılanlara rağmen hâlâ nasıl bu kadar güzel kalabiliyor, gerçekten inanılır gibi değil.
EYLÜLDE VİZYONDA
Nuri Bilge Ceylan ve ekibi Cannes’dan Rotterdam’a geçti. Uzun metrajlı, belgesel ve kısa filmlerden oluşan 32 Türk filminin gösterileceği Kırmızı Lale Film Festivali’ne katılmak için.
Festivalin açılışında Fatma Girik'e 'Yaşam Boyu Başarı Ödülü' verildi. Fatma Girik, ödülü Soma'daki maden faciasında hayatlarını kaybeden işçiler adına aldı.
Rotterdam’daki festivalde Nuri Bilge Ceylan ve ekibi bol bol kutlandı. Altın Palmiye’den sonra en sık karşılaştıkları soru, “Kış Uykusu’nu ne zaman izleyebileceğiz?” oldu.
Filmi Cannes’da izleyebilenler şanslıydı, biz ne yazık ki o kadar şanslı değiliz. Aldığım duyumlara göre; 'Kış Uykusu' ancak eylülde Türkiye’de vizyona girecek.
İzleyenlerin “3 saat 16 dakikanın nasıl geçtiğini hiç anlamıyorsunuz” diye anlattığı Altın Palmiye ödüllü filmi izlemek için bakalım eylüle kadar nasıl bekleyeceğiz?