Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son zamanların en çok konuşulan ve tabii Instagram’da fotoğrafı en çok paylaşılan sergisi: The Art of Banksy.

Savaş karşıtı, çevreci, insan ve hayvan haklarını savunan, tüketim çılgınlığını eleştiren ve kimliğini açıklamayan bir sokak sanatçısı Banksy.

İstanbul’da dünya prömiyeri gerçekleşen sergideki eserleri görmek için önce Biletix’ten 35 liraya bilet alıyor ve sonra bir finansal kurumun binasında kendinizi Londra sokaklarında hissetmeyi umuyorsunuz.

Çelişkiler yumağı: Banksy
Günlük hayatımızda yaşadığımız ve çağdaş sanatta sık sık karşımıza çıkan bir çelişkiler yumağı bu sergi. Banksy tarafından onaylı değil, ama daha önce birlikte çalıştığı Steve Lazarides, “Onaylı olmasına gerek yok, bu bir retrospektif” diyor. Banksy’nin İngiltere’de açtığı Dismaland isimli süreli serginin de giriş ücreti olduğunu ekliyor.

Haberin Devamı

Tabii, turizm ve tema parkı endüstrilerine eleştiri getiren serginin bulunduğu kasabaya 20 milyon sterlin (yaklaşık 90 milyon TL) gelir getirdiğini de, Banksy’nin eserlerini bağışladığını da unutmamak lazım.

İstanbul’daki serginin büyük bölümü limitli sayıda üretilen baskılardan oluşuyor ve sanki almaya niyetlenseniz her an elinde bir fiyat listesiyle bir görevli karşınıza çıkacak hissi veriyor.

Neyse ki Banksy’nin her zaman eleştirdiği hediyelik eşya bölümü de çıkışta bu isteğinizi geçiştirmeye neden oluyor. Banksy’nin ruhuyla ne kadar tezat içinde olsa da bu sergi yine de görmeye değer, mizahla biraz gündemden uzaklaşmak için.

Çelişkiler yumağı: Banksy
Sergi açılışından geriye kalan iki olumlu iz oluyor.

Biri Global Karaköy’ün artık bir sergi mekânı da olabilmesi, diğeri Sümeyye Erdoğan’ın sokak sanatına ilgisi.

En çok merak edilen ise acaba Banksy sergiyi ziyaret edip İstanbul’a bir iz bırakır mı oluyor.

Gerçi, JR’ın Balat’taki eserlerinin başına gelenleri gördük, Banksy’de de farklı olacağını pek zannetmiyorum.

‘Abilerim Ablalarım’ İstanbul ve Ankara’da

Ertesi akşam Galata’da Öktem & Aykut galeride Ardan Özmenoğlu’nun ‘Abilerim Ablalarım’ sergisinin açılışındayız.

Banksy kalabalığının önemli bir bölümü burada da karşımıza çıkıyor.

Haberin Devamı

‘Abilerim Ablalarım’ neonlu çay tepsisinden post - it’lerle yapılmış ‘Üç günlük dünya çay ocağı’na mizah ve eleştiri dolu işler dikkat çekiyor.

Serginin bir özelliği de aynı anda hem İstanbul’da hem Ankara’da yapılması.

Ankara ayağı başkentin efsane sanat galerisi Siyah Beyaz’da. 17 Şubat’a kadar devam ediyor. Mutlaka görün.

Oscar adayı şubatta tekrar sinemalarda

Türkiye’de sadece 16 kopyayla gösterime girdi.

Fransa’da 450 bin gişe yaptı, Türkiye’de gösterime çıktığı ilk 3 günde sadece 4 bin 555 kişi izledi. Box Office Türkiye listesinde ilk 20’ye dahi giremedi, ilk 3 gününde en az gişe yapan film oldu.

Şimdi ise Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ına aday olmayı başardı: Deniz Gamze Ergüven’in Mustang’i. Türkiye adına değil, Fransa adına yarışıyor. Peki ama neden?

Önce Türkiye’den aday adayı olmasına rağmen seçilemediği için.

Daha önce tam 12 Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı alan Fransızlar, şimdiye kadar Fransızca olmayan sadece tek bir filmle aday olmuş ve bu film de Oscar’ı kazanmış.

Haberin Devamı

Bkz. Marcel Camus’nün Brezilya ortak yapımı, Portekizce filmi Orfeu Negro (1959).

Bu yıl ikinci defa Fransızca olmayan bir filmle, bir Türk filmiyle katılıyorlar. Daha önceki istatistiklere göre beklenti haliyle yüksek. Daha önce yazmıştım, ‘Bize Oscar’la gel’ diye.

Şimdi ilk adım atıldı, Mustang, şubatta tekrar gösterime giriyor. Bakalım, hâlâ izleme şansını bulamayanların ne kadarı Oscar etkisiyle sinemalara koşacak?

Bakalım, Mustang, Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını alırsa, vizyona giren her Türk filminin gişesini Düğün Dernek, Recep İvedik ve benzerleriyle karşılaştırmaya devam edecek miyiz?