Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kaç kişi, üç gün için 14 saat uçmayı göze alır? Şanslıydım, sadece ben değil, en yakın arkadaşım da aynı derecede gözü karaydı. “Hadi” dedim; “hadi gidelim” dedi hiç ikiletmeden. Üç güçlüğüne atladık uçağa, ver elini Cape Town.

CAPE TOWN’DAN KiLYOS’A
Ne Afrika kıtasında kış, ne Ebola, hiç bir şey korkutmuyor bizi!
Cape Town’dan İstanbul’a saat 05.00’te iniyoruz.
Kamuoyu baskısı sonucu, cumartesiyi pazara bağlayan gece, havaalanından direkt eve gidemeyeceğimizi anlıyoruz. Emirgan Pizza’dan çıkan arkadaşlarımız çoktan Gümüşdere’deki Suma Beach’in yolunu tutmuş durumda.
Bizim neyimiz eksik?
Üstelik 14 saatttir yoldayız ve büyük bir kısmında da uyumuşuz. Yine birbirimize bakıyoruz Ceren’le, “Hadi” diyorum, “Hadi gidelim” diyor.
Hiç düşünmeden, uzatmadan arabaya biniyoruz ve Kilyos’a yola çıkıyoruz.

EĞLENCEYE DEVAM
Sabah Afrika ormanlarını gezdik, şimdi ise İstanbul orman yolunda ilerliyoruz. Tabii bu arada bavuldan bikiniler, parmak arası terlikler çıkıyor.
Suma Beach’e geldiğimizde saat 07.00’ye gelmek üzere ve biz plaja hazırız.
Burada geceden devam edenler de, daha yeni yeni plaja gelenler de var. Kendimizi denize atıyoruz, dalgalarla boğuşuyoruz.
İstanbul’a döndüğümüze de, arkadaşlarımıza kavuştuğumuza da mutluyuz.
En çok da, şehirden hiç uzaklaşmadan da tatilde gibi hissedebildiğimiz için mutluyuz. Tatil hissi için ta Cape Town’a gitmeye gerek yok, özellikle de burada yaz, orada kış yaşanırken.

ÖNCE MASA DAĞI...
Cape Town’da neler yaptık, neler gördük, asıl ne için gittik; bunları daha sonra anlatacağım...
Şimdi son günümüzü başa saralım, Cape Town’da uçağa sayılı saat kala nelere yetiştik anlatayım...
Söz konusu, gezmek ve daha çok şey görmek olunca, güne erken başlıyoruz.
Önce Masa Dağı’na çıkıyoruz teleferikle, şehre tepeden bakıyoruz ve tabii bol bol selfie yapıyoruz.
Selfie konusunda kendimizi daha da geliştiriyoruz. Sonra teleferikle aşağı inen ilk biz oluyoruz tabii. Böylece açık camdan bol bol video da çekiyoruz.
Daha sonra Simon’s Bay’e doğru gidiyoruz. Yolda karşımıza şempanzeler çıkıyor. Rehberimizden öğreniyoruz, şempanzeler hırsızlık da yapıyor.
Özellikle içinde yiyecek olan çantaları çalıyor, hatta arabaların camından içeri bile giriyor!
Simon’s Bay’de penguenler yaşıyor. Onları doğal ortamlarında görüyorsunuz, penguenlerin sadece soğukta yaşamadığını da öğrenmiş oluyorsunuz.

MANZARA MÜTHİŞ
Penguenleri bir süre izledikten sonra turumuza Ümit Burnu’yla devam ediyoruz. Ümit Burnu, Atlas ve Hint okyanuslarının kesiştiği yer; Afrika kıtasının en güney ucu.
Buraya kadar yüzlerce turistin gelmesinin tek nedeni manzara değil tabii; fotoğraf çektirmek. Biz de hatıra fotoğrafımızı çektirip turumuza şarap bağlarıyla devam ediyoruz.
Groot Constantia, Güney Afrika’nın en eski şarap bağlarından biri. Burada önce hızlı bir şarap tadımı yapıyoruz, sonra restoranında Afrika yemeklerini deniyoruz.
Afrika yemeği deyince akla bol körili yemekler geliyor. Bir de peri peri sos burada çok popüler.
Şarap bağından dönüşte zar zor havaalanına yetişiyoruz. THY uçağıyla ver elini İstanbul...
Not: Cape Town’da bulunma nedenim ve Cape Town maceraları az sonra...