Birkaç ay önce San Sebastian’da dünyanın en önemli gastronomi konferansı Gastronomika’daydık, Jordi-Josep-Joan Roca kardeşler ve Mehmet Gürs ile birlikte.
Konferansın hemen öncesinde San Sebastian Film Festivali’nde Luis Gonzalez’in yönettiği, Jordi-Josep-Joan Roca kardeşlerin Türk mutfağı izinde yaptıkları Türkiye yolculuğunu anlatan filmi, ‘Cooking up a tribute: Turkish Way’in prömiyeri yapılmıştı. Mehmet Gürs de Roca kardeşlerle birlikte bu prömiyer için mutfağa girdi ve şahane bir mönü hazırladı.
İspanyol Roca kardeşler, yıllarca dünyanın bir numarası seçilen El Celler de Can Roca’nın sahibi/şefleri.
Bu yıl birinciliği İstanbul’dan kaçırdığımız şef Massimo Bottura’nın Osteria Francescana’sına kaptırdılar ama 2017’de bu durum değişirse şaşırmamak lazım.Roca kardeşlerin belgeselinde Türkiye’den tanıdık similar var, Mehmet Gürs’ün yanı sıra Maksut Aşkar, Sina Sucuka, Sabiha Apaydın gibi.
Türkiye’nin tanıtımı için Türk-İspanyol yapımı harika bir fırsat.
Salt Galata’da ‘Gastronomi Randevusu’
Peki ama Roca kardeşlerin Türkiye’yi anlattığı belgeseli nerede izleyebileceğiz?
TÜRSAK Vakfı’nın düzenlediği Randevu İstanbul Film Festivali dünyanın dört bir yanından çok iyi filmleri bir araya getirdi.
Festivali kaçıranlar üzülmesin, bugün festivalin gastronomi randevusu bölümünden 5 film Neolokal işbirliği ile SALT Galata’da gösterilecek.
İşte Roca kardeşlerin Türkçeye ‘Türk Mutfağına Övgü’ diye çevrilen belgeseli ‘The Turkish Way’ de bu 5 film arasında. Diğer filmleri sayalım.
‘Sınırların Dışında; Mugaritz, Yeni Bir Yol’: Pep Gatell’in yönettiği film, ünlü Bask restoranı Mugaritz’in hikâyesi.
‘Asado Hakkında Her Şey’: Mariano Cohn ve Gaston Duprat’ın yönettiği film, Arjantin’deki barbekü kültürünü anlatıyor.
‘Wanton Mee’: Eric Khoo’nun yönettiği film, gastronomi yazarı Chun Feng Koh’un gözünden Singapur’daki geleneksel mutfağın fast- food zincirlere yenik düşmesini ve bunun etkilerini anlatıyor.
‘Böcekler’: Yönetmen Andreas Johnsen, “Dünyadaki açlık sorununu böcek yiyerek aşabilir miyiz?” sorusunu cevaplıyor.
Gündemden biraz uzaklaşmak ve ufkunuzu açmak için kaçırmayın!
Umumi istek üzerine Changa pazarı
Çok mekân açıldı, kapandı, hiçbiri bu etkiyi yaratmadı.
17 yıllık Changa’dan bahsediyorum. İlk kurulduğunda da öncüydü, şimdi son günlerinde de hâlâ alanında bir öncü.
Taksim’e ‘fine dining’ yemeğe hiç gidilmediği bir dönemde, hiç umulmadık bir kitleyi getirdi.
Yemekleriyle, kokteylleriyle, çağdaş sanat koleksiyonuyla ve hatta sanatçılardan ilham alarak sergilere özel hazırladığı mönülerle de etkiledi.
Hatta şimdi çok konuştuğumuz ‘Dünyanın En İyi 50 Restoranı’ listesine girmeyi başaran ilk Türk restoranı oldu.
39. sırada yer aldılar, hâlâ Türkiye’den onları geçen olmadı.
Wallpaper dergisi tarafından en iyi tasarımı olan yeni restoran seçildiler, Elle tarafından en stil sahibi mekân ilan edildiler.
Uluslararası başarılarını, daha Changa’yı ilk kurmaya karar verdiklerinde e-mail’le tanıştıkları İngiliz şef Peter Gordon’la yaptıkları işbirliğiyle güçlendirdiler.
Hatta Londra’da Providores’den Kopapa’ya Gordon restoranlarının mönüsüne Türk mutfağından yemekler eklediler, ‘Changa usulü çılbır’ gibi.
Şimdi ise cesur bir karar verdiler, kimsenin yapamayacağını yapıp, kalitelerinden hiç ödün vermeden, zirvede bırakıyorlar.
Bunu yaparken de ‘umumi istek üzerine’ Changa Pazar Pazarı kuruyorlar. Changa’ya ait bazı mobilya, masa üstü objeler ve malzemeleri müzedeChanga’da yarın 15.00-18.00 saatlerinde satışa sunacaklar.
Satıştan elde edilen gelir ile de Payda Derneği’ne katkıda bulunacaklar.
Restoranı kapatırken bile örnek oluyorlar hepimize.